rengarenk adamlar,
simsiyahmış
ankaradaki deniz de buz tutmuş
kimse kimsenin hislerine
olamazmış, tercüman
bir söğüt ağacının gölgesindeyim
üşüyorum
ey sevgili, çok üşüyorum
ört üstümü
kürek kürek değil
avuç,avuç
ben, masum bir çocukken
anneler,sadece babalara aşık olur
sanırdım
hatta,
anneler aşkı hiç bilmez.
öyle değilmiş anne...
karma karışık olsa gerek,aşkın rengi
bedenim bir tuval
resmet beni, renklerin bitene kadar
ben sahte şiir olayım, sen sahte şair
oku beni, çözene kadar
dil yarası kılıç yarasından derin
söz gümüşse sukut altındır derim
kalp emreder göz seyreyler
söz susar, göz ağlar
öz ağlarsa, kan ağlar
sen onu yosunlu taş mı sandın
bir bahar yeline salınmış gibi
korkudan ardan arınmış gibi
aşılmaz dağlardan kovulmuş gibi
bir seher vakti bağıma gir de
sen de, kan
kim, ne zaman dikmişti entarimi
hiç yıkamadım,kiri görünmüyor
tuz aldı renğini
siyahdı solmuş
lime lime üzerimde
mahrem yerlerim görünüyor
utanıyorum
et pazarında
kiminin üç kuruş
kiminin, bir imza
bedelsizim
bedel/siz
yok bende o cesaret
verdiklerimin, adını yazacak
aldıklarımın, adını koyacak
sokak lambalarına koşan
ateş böcekleri gibiyim
sevmeyi hep biliyordum da
ihaneti sonradan öğrendim
yaşamayı da biliyordum da
ölmeyi sonradan öğrendim
ölmeler kaç dakika acaba
ben, hep yarım öldüm
yüreğim bütün olmadı hiç
parçaladım
üçe böldüm
ruhsuz bedenler de kaybolurken benliğim
bedensiz ruhlara kanat takıp uçtum
bir konuştum, pir konuştum
susadım, sustum
susmasaydım,kanacaktım
kansaydım,
yanacaktım...
BEDELSİZİM.
simsiyah
düşer gibi bir dağın yamacından
uç, gelmem dediğin yere
simsiyah sevdalar kanatlarında
kanmam dediğin sudan iç
baldıran zehiri dudaklarında
ateşle suyun birbirine ettiğini etme bana
susmak nedir bilir misin
sur üflenmeden
iki yarım bir etmiyorsa
yaralar kapanmadan
su yanmadan yan
kıyıya vuran köpüklü dalgalara inat
acıtsa da çek içine
en sığ yerine sığınayım
ha kadınlığın harı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!