Yorgun ve yalnızdım.  İki  seçilmiş sözcüğün   anlam şahı yapmıştın devrik cümlelerde.Yaramın yarısı kadar  yardın    dünyamı.
-Yarım kalmışlığın   yarım elması gibiydim ademlik      yolunca.
Yarim kalmış   elmanın  Havva’sı   olarak   kalmıştın     ömrümce.
Ve kendimle  misafirliğe    yollamıştı sevdan.Şimdilerin şimendiferini sürem  algılar  makinistiyim.Hemzemin  geçitlerinde sensizliğin   işaretleri vardı.Sürgün ve süreğendi demir ağlarla   dizilmiş  yürek  yolculuğum.
Hecenin  gözleri üzerimde… Kelimelere  sığışmış   anlamlar  cambazıyım.
İlim okyanusunda   son damlanın  küçük  arif  adasıyım.   Aşk ile ilimi bir arada   yürüten  akılla   kalbi  tanıştıran    tutku uzmanıyım.
-Sevdalar  muhendisiyim.Onca    gönlün binasını  kurarken kendi sevdamın  aşk plazasını yıkan yaralı  bir mimarım.
-Son katımda kaldı son sözlerin.Hani,  ben  gidiyorum  sen içindeki  yaralı    hayvanı   taşı  ömrünce demiştin.
-İçimde  sonsuz  bir sevda ormanı var.Sen bazen ceylandın  ürkek   tavırların  iç mimarı gibi.
-Bazen kırlangıçtın. Ki  belki  bu yüzden can kırıklarının kırlangıcı  olup    kırılmaması  gereken   yürek pencereni kırdım.
Bazen, serçeydin.Bir serçenin öyküsünü taşırdın  yüreğinde.Bir serçe    damlasına yakın  bir gelecektin.  Ağlatmamalıydım.Biliyorsun sevgilim  serçeler  ağlayınca  ölür.
-Sen ağladıkça   öldün.Sen ağladıkça ağladı  ağlamak.Sen ağladıkça  içimde ağlak mevsimler oluştu.Şimdi bir serçenin  mazisini taşıyor  vebalim.
*Son damlan bende ölümsüz sözler  gibi    aktı  durdu.Vicdanımda yuva yapan    ağlak  serçenin sesçil    umuduyum.
Yüzme bilmem; ama    yüreğinin  denizindeki yunus gibiyim.Sensizliği taşırım  bizli  kıyılara.Kıyıların de metafizik   derinliği var.Herkesin kendi kimlik   kıyısı var.Herkesin benliğine  dolmuş  kayalar var.
-Herkes biraz denizdir; ama kirletilmiş   amaçlarıyla,  çıkarlarıyla,  eğitilmemiş   egolarıyla, kapalı kutu algılarıyla.
Bıraktığım yerin uzak  saptaması olmuşum.  Bırakılmış  cümlelerim var,   sırrını  seçmemiş  yarınlarım var.  Sayısız nimetleri olan öznemin öz      yüklemindeki yüküne  kadar  uğrak   uğraşılarım.
-Beynime  kilit üstüne kilit vuran yanılgıların simyasıyım.Kimyamı  bozan
Yüreğinde   kalan elemenlerdir.İyot kadar lazımsın can ekmeğime.
-Tadım yok bu sevda dimağında. Sen yoksan,  yoksunlar   yosun tutar,  elementlerin  simgesi  değişir.Sembolik olur selviler şiirlerde.
-Mazmunlar ağlaşır imge  dizinde.Modern bir    övünç olur  yaşarım seni.
Sabretmeyi öğreten  her   demin  sözgeciyim.Süzgeçlerini kapatma  uğurumun   tortularında.Kapanmasın  şansım.
-Her aşk bir şansın   çekilişi.Piyango    gibi  bile değildin.Çünkü  şans  oyunlarını nazlarıyla, sözleriyle, algısıyla, güzelliğiyle, kadınsal ışıltısıyla
Bilen  aşkı bilmişliğin   sözsüz   perisiydin.Gözlerinde okunurdu   romanın.
-Hiç  bitmeyecek bir sevda gibiydi.Serimi   var; ama  düğümü   bir düğünde     başlayan   sermestliğimin azizesiydin.
Öyle nakşetmiş ki  felek,çemberini  bizim  için  yok etmiş. Şimdi işte
bütün yokların adılı, bütün  yalnızlıkların adlaşmış sıfatı, bütün ben’lerin egosu,  bütün  özlemlerin  mavisi  gibi içimde, dışımda kalan  peri gibi masalını okuyorsun Kumruzen
gizlenir yarınlar, yarin sarmal sıcağında 
yarım kalmışlığın ömrüdür geriye kalanlar 
umutlar coğrafyasında hiç bilmediğim, hep bildiğim kozmik yarlıksın 
bir ben bilir, bin ben bilmezlikten gelir
Kayıt Tarihi : 18.12.2012 23:25:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!