Sandra Şentürk Şiirleri - Şair Sandra Şe ...

Sandra Şentürk



Sevmenin arkasında çoğu zaman özlem, kaygı, belki de kırık dökük hayaller vardır. Ama sevilmek, her parçayı onaran bir huzur, bir arınmadır. Sevdiğinizde gönlünüzde fırtınalar estirirsiniz; ama sevilmek, kalbinizin derinliklerinden gelen bir melodidir; her notası, her vuruşu, size ait bir hikayeyi anlatır. Sevilmek, bir başkasının kalbinde iz bırakmaktır, ruhunuzun derinliklerine inen bir ışık.
Sevgi, bir nehir gibi akar; bazen hızlı, bazen yavaş, bazen kaybolur. Ama sevilmek, bir deniz gibidir; içinde kaybolur, ama nehrin aksine seni hiçbir zaman terk etmez. Sevilmek, varlığınızın her zerresine dokunan, hiç kaybolmayan bir hatıradır. İşte bu yüzden, sevilmek sevmekten daha değerli. Çünkü sevilen kişi, her anında, her soluk alışında, her düşünceye dalışında, hayatın anlamını yeniden keşfeder. Sevilmek, her zaman aradığımız huzuru getirir, sevmenin ise peşinden sürüklendiği bir arayış vardır.
Sevgi, ruhun derinliklerinden süzülen bir nehir gibi akar; bazen ansızın coşar, bazen sakinleşir. Fakat sevmek, yalnızca bir arzu, bir içsel arayıştır; bir kalbi fethetme çabasıdır. Sevmenin gerisinde hep bir eksiklik, bir kaybolan parça vardır. İnsan, sevdiğinde kendi varlığını bir başka bedende arar, bir diğer ruhun izini sürer. Ama sevilmek, o izlerin ardında gizli kalan huzurdur. Sevilmek, her dokunuşta bir anlam bulmaktır, her bakışta bir güven hissedebilmektir.

Devamını Oku
Sandra Şentürk

Bilmiyorum; ben vaktinde kimi sevdiğimi bilmiyorum; hayal miydi rüya mıydı; öyle biri var mıydı; biz var mıydık; bilmiyorum...
Öyle biri olduysa şimdi nerede nasıl ; neler yapıyor ; malûm bensiz bir hayatı olmayacağını söyleyip duruyordu çünkü ; ve benden asla vazgeçmeyeceğini ...
O bana ; yalnız bir sevgili değildi ki ; insanlar bunu bilmiyordu ; o benim dostumdu ; hatta bir dosttan da daha ötesi; o benim sığınağimdi ; limanımdi ; ama bunun ne önemi var ki ; ben onun için ne bir yâr ne dost ; ne de sığınak olmuşum ; ben onun hiçbirşeyi olamamişim; öyle birine yâr olmuşum ki ; beni unutana kadar sevecek ; kimbilir belki de unutamayacak kadar çok sevmediği içindi hep ; bu bir sevda masalı değildi ki zaten olamazdı; sevda dediğin çok başka; insan severse düşlerini bile ateşe verebilir ; yâr'inin kirpikleri islanmasin yeter ...
Sevda dediğin; misal ; çayı öyle çok sevmek ki ; az sonra vapuru kaçırmak pahasına olsa bile son yudumunu içmeden o masadan kalkmamak ; kalkmamak değil kalkamamak ; âşık bilir ki ; hakiki lezzeti son yudumundadir o çayın ilk ve son yudumu...
Yâr dediğinin merhameti yoksa sana ; yüzüne bile bakmadan kalkar gider o masadan; ikna edemezsin son defa oturup o çayı içmeye...
Gönül koymuştur bu yola birkere ; topuğu telaşla; gitmek için kalbinin ritimleri hızlanır değişir kalmak için sorunlarınızı oturup; çözmek için değil....

Devamını Oku
Sandra Şentürk


Son gözyaşları damlar ruhuma rıhtımdan ; en uzaklardan beklediğim seni...
Ne umutsuz bir bekleyişti bu içinde yüz binlerce umut yaşayan...
Yaşamak diyorum ; işte yaşamak bu ; seni beklemek bir yaşam değildi bana ...
Her gün biraz daha üstüne toprak atılmak ; her gün demlenen o çayı defalarca demlemek; belki tadını kaybedene dek ...
Yüzün ekşiye ekşiye içmek yine de gönül gözüyle bakabilmek olduğun tabloya ...

Devamını Oku
Sandra Şentürk

Bir âşık nasıl ki maşuk'undan umudunu kesmek bilmezse, bir kul Hâk'tan umudunu nasıl keser ? Veya Hâk kuluna nasıl yüzünü döner? Hâk kulunu nasıl sabırla beklemez ? Bilinsin ki nasibe giden tek kapı yoktur ; bin kapı vardır ancak insan aciz varlıktir ki tek kapıya çalar ; açılmaz ise o kapı, beklemez ; çoğu zaman Hâkk'a yüz çevirir ve hem iç dünya hemde dış dünyayla bağlantısını koparır . Siz hiç işittiniz mi Rabbin ya benim sabırsız kulum ; sen sabrı bilmediğin için ben sana kapılarımi kapattım artık kapımı çalsan da nafile dediğini? Diyebilir mi ? Demez diyemez . Ancak kul semanın kapısı bir kez ona açılmadı diye isyankar ruhlu olur ve der ki " Ya Rab ! Ben Senden umudu kestim sen dualarımı işitmiyor halimdeki perişanlığı görmüyorsun . " Bunu bir kul diyebilir mi ? Elbet diyebilir. Âşık maşuk uğruna yanmadıkça ; maşuk onu nasıl duysun feryadıni ? Nasıl itimat etsin sözlerine ? Zaten Maşuk aşığın gönlünü görmez mi ? Aşk öyle birşeydir ki sessiz değildir; ben buradayım diye bağırır! Onun sesini kisamazsiniz ; aşkın üzerinde hiçbir kıyafeti yoktur o'dur ki ; çırılçıplaktir . Siz ona kalkmış kıyafetler uydurmaya çalışıyorsunuz ; binbir türlü kılık ...
Sizin ona diktiğiniz kıyafetlerin hiçbiri ona uymuyor. Zaman zaman yürekleriniz inciniyor ; sökük bir kıyafetiniz varsa hemen terziye götürüyorsunuz ; ona diyorsunuz ki bu söküğü diker misin ? Karşısında cüzi bir ücret ödüyorsunuz yani bir bedeli var değil mi ? Terzi size ne diyor ? " İşlerim çok yoğun; bugün bu işi yapamam sen yarın gel " ve siz de kıyafetinizi bir günlüğüne terziye bırakmış yani emanet vermiş oluyorsunuz inanciniz var ; bugün dikmedi ama terzi yarın kiyafetimi halledecek. Niçin? Çünkü terzi size söz verdi ona inanmayı siz tercih ettiniz. İnanmadiginizi düşünecek olursak ; bu terziyle mi ilgilidir sizinle mi ? Terzi dürüst; çalışkan bir adamsa zaten sözünü tutacaktır ve siz ona kıyafeti emanet bıraktıniz yani bu iş sizden çıktı. Eğer içinizde en küçük bir şüphe olsaydı kıyafeti ona bırakmaz ve başka terzi arayışına girerdiniz değil mi ? Ancak yüreklerde şüpheye yer varsa ; hangisine gerçekten güven duyabilirsiniz ki?
Rabbe incinen gönlünüzü teslim etmediğinizde nasıl onun ışığı yüreklerinize dokunsun diye beklersiniz? Siz o terziye güvendiniz ; kıyafeti ellerine teslim ettiniz emanet verdiniz ; peki Rab'be nasıl olur da güvenmezsiniz? Rab duaniza cevap verdiğinde bu sizden neyi eksiltiyor? Siz de Rabbe maddi bir karşılık mi verirsiniz yoksa maneviyata daha çok mu yönelirsiniz ? Onun huzurunda eğilmez misiniz ? Bir aşık niye sever maşuk'unu ? Sevdi mi maşuk ona kalbini açmadan da sever ; ancak maşuk kendisini aynı aşkla sevdi mi bahtiyar olur . Siz zannediyor musunuz ki maşuk aşığın sevgisi olmadan eksiktir ? Hayır gönlünde aşk olmayan âşık eksiktir .

Şahsıma aittir

Devamını Oku
Sandra Şentürk

Tanımıyorum...
Kimi sevdiğimi hatırlamıyorum. Nasıl bir kalbe sahipti ? Nasıl bir vicdan taşıyordu yoksa yoksa vicdan yerine hep mi taş taşıyordu? Kocaman bir taş. Nasıl bir hercaiydi ? Nasıl kolay harcadı bu aşkı, sevgimi, beni nasıl bir kalemde harcadı ?
O küçük yetim kızı nasıl incitti ve yüreği sizlamadi ardına bile bakmadan gitti . Hâlâ nasıl gulebiliyor ? Nasıl yiyip içebiliyor ? Nasıl hayatına devam edebiliyor ? Hiç mi kalbi sıkışmıyor göğsü daralmiyor ? Ne bileyim. Nefesi duracak gibi olmuyor. Tek bir yaş bile mi düşmüyor gözünden ? Bu bir insan mi yoksa robot mu taş mi ? Geceleri başını yastığa koyunca duvarlar üzerine cokmuyor mu kâbus gibi ?
Ben ondan dünyalar mi istemiştim? Sadece bir omuz, içi sıcacık bir yuva . Sade bir gelinlik belki...
Ben onun göğsünü yuva sandım . Omzunu liman , güvenli bir sığınak...
Orada ne hayaller kurdum kimbilir....

Devamını Oku
Sandra Şentürk

Yalnızlık dediğin nedir ki ...
Caddelerin kalabalığı
Sokakların ruhsuzluğu mu ?
Yoksa o caddelerin kalabalığında yalnız bir yüzü aramak mı?
Gölgeler siyah bulutlar gibi şimdi
Yağdı yağacak...

Devamını Oku
Sandra Şentürk

Sende bıraktığım boşluk
Artık koca bir şehir kadar
O şehrin sokaklarında her şey aynı
Kaldırım taşlarında
Bizden bir iz ...
Adımlarımızın gölgesi...

Devamını Oku
Sandra Şentürk

Yaralı kadınları sevin diyen şairin eline, verin iki yara kabuğu ,
Otursun sevsin ..
Sevmeyin yaralı kadınları kardeşim...
Beceremiyoruz işte ..
Veya hitap etmiyor yürekçemiz yüreğine..
Kadın yarasını seviyorken,

Devamını Oku
Sandra Şentürk

Sevdim inan çok sevdim seni...
Ama artık incinmeye gücüm kalmadı...
Artık anladım üzerinde yürüdüğüm bu kaldırım taşları senin yüreğinden daha yumuşak...
Yağmur ; şemsiyemi yanima almadigini gördüğünde daha az yağıyor...
Sokak kedileri yalnızlığımı görüp dostça yaklaşıyorlar....

Devamını Oku
Sandra Şentürk

Beni sevdi diyebileceğin anılar bıraktım sana ; ama sen bana beni sevdi diyebileceğim hiçbir anı bırakmadın ; öyle birşeydi ki bu ; sanki yaşam ünitesinde tek başına yaşam mücadelesi veriyordum ; neden bilmem senden gelmez diye umudumu kestiğim anlarda bile yine seni bekledim ; ve sen o yaşam ünitesinde hayata dönmeye çalıştığımı bile bile hiçbir zaman hayatta miyim yoksa bu savaşı kaybettim mi diye aklına dahi gelmedim. Ben son nefesime kadar yine seni beklerdim biliyor musun ama beni biraz olsun sevdiğini bilseydim. Nefesimi kestin ve kendi ellerinle yok ettin beni oysa sanmıştım ki ; gelir elimi tutarsın ve ben hayata dönerim ; nefesimi kesmek isteyecek kadar sevmediğini bilemezdim üzgünüm . Ben beni defalarca incitmene rağmen gelirdim oysaki gelmiştim de ; sen o yaşam ünitesinde tek başına olsan ve beni beklesen ben gelirdim çünkü sen beni öldürmüş olsan da hiçbir zaman düşmanım olmadın . O zamanlar seni seven bir kız vardı evet ama inan bana o artık yok belki benim bedenimde yaşıyor ama aslında o yaşamıyor o sevdiği bir insan tarafından öldürüldü. Senin kalbin öyle kötüymüş ki sen o yaşam ünitesine beni merak ettiğin için değil ancak benim ölüp ölmediğimi kontrol etmek ve hâlâ yaşıyorsam nefesimi kesmek için gelebilirmişsin. Lanet olsun böylesi sevgiye diyor ve konuyu burada noktaliyorum. Keşke senin dirinle konuşacağıma senin diri ama ölü kalbinden yıllarca bir sevgi bekleyeceğime ; mezarlıktaki ölülerle konuşsaydim ; hatta kalbimi oraya gömseydim ant içseydim kimseyi sevmeyeceğime....
Bir gece bir toprak kazdım ve oraya ; seninle olan anılarimi ; sevgisizliğini ; umutlarımı ; ve bu lanet sevgiyi herşeyi gömdüm senin ruhun bile duymamıştir .

Devamını Oku