Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar
Sen kubbesinde ince bir mozaik ararda
Gezersin kırk asırlık mabedin içini
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Devamını Oku
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Bu şiiri yorumlamadan önce üstad Faruk Nafiz Çamlıbel ile ilgili küçük bir bilgi vermek istiyorum. Üstad bir dönem “memleket edebiyatı” yapmak isteğiyle Anadolu insanının aşkını (Han Duvarları), eski sevdaları (Çoban Çeşmesi) dile getiren şiirler yazdı; gerçek sanatın Anadolu’ya yönelmesi gerektiğini (Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken/ Söylenmemiş bir masal gibi Anadolu’muz/ Arkadaş biz bu yolda türküler tuttururken/ Sana uğurlar olsun ayrılıyor yolumuz) ortaya koymak başlıca kaygılarından biri oldu… Ve şiirlerine bu yön verdi. İşte bu şiir onlardan biridir.
Hepimiz biliyoruz ki üstad istanbul’da doğmuş ve tıp eğitimini yarıda keserek Anadolu da öğretmenlik yapmıştır.
Ve benim nacizane yorumuma göre;
Üstad sanatın başka dallarıyla ilgilenenlere ve sanatında Anadolu’dan başka objelere yönelenlere seslenişidir şairin. Kim bilir belki de Anadolu’yu, köy yaşamını küçümseyen bir dostuna seslenişidir şairin.
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar
Daha ilk dize de sanki kendisine ne işin var o kıraç topraklarda sorusuna cevap vermiş gibi Anadolu’nun gizli güzelliğinden bahsetmekte ve sanki dizeleriyle önümüze bir tablo çizmektedir. Biliyoruz ki üstad Çamlıbel bizim için bazı değerlerin yükseldiği bir devirde yaşamış Öyle ki Anadolu’ya gönül vermiş ve bu insanlarla imkansızlıklar içinde yaşamayı göze almıştır. Kolumuzdan bizi zorla çeksen bile bizim ayaklarımız dağda gezmeye o kadar alışkın ki senin düz caddelerin bizi incitir diyecek kadar Anadolu aşığı bir insan, bir şair.
Sen kubbesinde ince bir mozaik ararda
Gezersin kırk asırlık mabedin içini
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini
Şehir yaşamının yavanlığı şairi o kadar etkilemiş ki diyor ki şiirinde, sen bir şeyleri beğenmek için ararsın bekli bulursun belki bulamazsın. Bir mabetteki, bir camideki ince bir mozaik seni etkilemiş gibi görünür belki o yüzden gezersin buraları kim bilir belki de gösteriş için gezersin o kırk yıllık mabedi ama biz bir yazı görsek sarsılırız kendimizden geçeriz eski bir yazı görsek, minik bir çini bile bizi heyecanlandırır, elimiz ayağımıza dolaşır. Çünkü Anadolu demek sanat ve tarih demek medeniyet demek diyor şair…Öyle ya kim gelmiş de etkilenmeden gidebilmiş bu güzelim topraklardan…
Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin
Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin
Sen salon oyunlarıyla titrerken biz bir kelebeğin ahenkli dansıyla kendimizden geçeriz onun kanatları bile sahne olur gönlümüze. Bir zeybeğin ellerini açıp toprağa diz vura vura oynayışı yüreğimizi hoplatır. Anadolu’yu kucaklamak gibidir oyunu, yavuklusuna sarılmak gibidir. Anadolu’nun ezgileri her zaman insanları çok etkilemektedir. Karadeniz’de horon, Doğu Anadolu’da bar, Ege’de zeybek, İç Anadolu’da misket ve daha binlercesi gönlümüze taht kurmuştur.
Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en yanık bir musiki yerine
Sen batı müziği dinlediğin salonlarda sinirlerine çare aramaya başlamışken biz Anadolu insanının feryatlarıyla dertleniriz. Onların ağıtlarıyla, çaresizlik, hasret ve ayrılık türküleriyle, derinden çektikleri offff sesleriyle dertlenir, kendi derdimize çare ararız. Yaşanmışlığın verdiği sevinç, üzüntü vs. duygularla söylenen türküleri hangimize of anam of dedirtmedi ki…
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...
Sen başka şehirlerde kadın heykellerini, resimleri incelerken, bir köylü kadının dim dik yürüyüşündeki onurlu duruşu, mertliği, analığı okşar ruhumuzu. Onun çalışkanlığı, yorulmazlığı, onun erkeğinin yanında olamsı çalışırken vefakarlığı… Acısını sevincini bir kilim nakışına bile yansıtan kadınlarımızla zenginleştirdik yaşamımızı, ölen öküzünün yerine kendi geçen insanımızla…
İşte şair Anadolu’ya dair, köylüye dair bizim de ruhumuzu okşayan güzel bir şiir yazmıştır. Sesiyle de duygularıyla da okuru büyüleyen bir şiire imza atmıştır şair…
İçimizdeki Anadolu sevdasının biraz daha büyümesine vesile olan şaire sonsuz teşekkürlerimle…
Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin
Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin
Sanat; yüce kudretin insanın içine sakladığı güzelliklerin keşfedilerek ortaya çıkarılması ve diğer yaratılanlarla paylaşılması halidir.
Çamlıbel belkide kendimize ait değerleri küçümseyen bir bakışa cevap olarak verdiği bu şiirinde Anadoluyu buram buram dizelere taşımıştır.
Bizi biz yapan değerleri ilmek ilmek şiirin içine işlemiş, Adeta Anadoluyu bir tablo olarak önümüze koymuştur.
Çok severek okuduğum ve hayranlığımı gizleyemeyeceğim bir şiir..Şiirdeki otantik hava o kadar insanın içine işliyor ki insan kendini Anadolunun tezek kokan yeşillerle örtülü bir köyünde hayal ederken, diğer tarafta bir efenin zeybek oynarken ki heybetini tasavvur edebilmekte;
Bu güzel manzarayı anlamayan ve ya küçümseyenlere tablo tablo resmektedir.
Günümüzde de aynı bakışa sahip olan insanların okuması gereken bir şiir.
Şiir anlatımındaki sadelik ve başarı o kadar mükemmel ki, Şiiri okurken İnsan yorgun bir yolculuktan geldiğinde bir gölgede içtiği bir tas ayran dan aldığı zevki yaşıyor.
Muhteşem bir eser.
SANAT
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarımızda bin bir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar
Sen kubbesinde ince bir mozaik ararda
Gezersin kırk asırlık mabedin içini
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini
Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin
Bizimde kalbimizi kımıldatır derinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin
Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en yanık bir musiki yerine
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...
Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolumuz
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... ayrılıyor yolumuz
Ben bu şiirin tamamını biliyorum...
bu ne biçim bilgi bana şiirin belki tamamı lazım
sınav için bu şiir bana lazımm
şiirin devmı nerde
şiirin tamamı nerede?
lütfen şiiri tam olarak gösterin
F.Nafiz Çamlıbel'in 'Sanat ' şiirinin tam metnini gönderirseniz memnun olurum.
Bu şiir ile ilgili 40 tane yorum bulunmakta