Yoktur inlerinde tahta tavan,
Bacadan girdi ateşli duman,
Yemi yeygüsü torbasında saman,
Yabanda büyüsün zayıf çocuk!
Gönderildi Şam’a olmadı arpa,
Aynı anadan senin kardeşin,
Etsene kabul konuşma peşin,
Satılıksan ortada olmaz işin,
Topla çaputu sırtın kaşınmadan.
Dersen Türk’üm sende öğün,
Yandı yakıldı tarlada tapan,
Dağlara indirildi kara duman,
Karıştı harmanda, sapla saman,
Başladı yıkım, uyansana MEHMET!
Anan pişirdi ekmeğini aşını,
Kızıl Dağ’dan aldın suyunu,
Cesaret yok ölçmeye boyunu,
Kimseler bilmez senin huyunu,
Aldın Kızılırmak allı gelini.
Soğuk akar içilmez suyun,
Gelince bahar yeşillenir başın,
Yürüdü eteğinden çakıllı taşın,
Yaklaşır arza senin yaşın
Gökten iner tükenmez aşın.
Değil yapmacık kınadan boyası,
Çağırdılar çalışmaya içimden güldüm,
Kaşları kararmasın derken büzüldüm,
Saatin zembereği demeden ezildim.
Gelince ayın sonu emeğime üzüldüm.
Alışıktır çalışmaya benim özüm,
Vardım bizim gül bahçesine,
Kara toprağa girercesine,
Hayalin oradaydı sanki bir an,
Uyanırken sessiz, ağlarcasına,
Göz gezindi pınarın solunda,
İnci takılı dikenli dalına,
Arılar koşuyor akan balına,
Kimseler dokunmaz, kopan koluna,
Tacı takılı gelinsin akasya.
Salkım olur baharda çiçeklerin,
Un yapıp elediler,
Tahta beşiğe belediler,
Yetişkin diye beğendiler,
Nesi var bunun efendiler?
Üç koyun beş keçi aldılar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!