Gövdeyle kuşatılmış dinmeyen ruhlarımız!
Ağlar, yırtar kendini sonsuzluk diye diye…
Sanki evvelden tanışmış gibi canlarımız;
Yosun gözler boğuk kellede ürkmüşçesine.
idam, fizik saatinin durduğu hazin zaman
yeni bir doğuma yüklü, körpecik devranlara
dibinde depremler gibi sızlayan kemiklere
ne zaman aldırış eder varis nasıl bir demde
Bir ayna bir aynaya hakikatten baktı mı?
İçiçe binbir ayna, kavurtur, dergâhını...
Her cevabın bir bedeli var mıdır?
Sessizliğin sesleri acep nasıldır?
Her çağrı bir kapıdır.
Bildiğin şu hayat...
Görünenin üstündedir.
Altını gören yukarı çıkabilir mi?
Burası unutulanların bahçesi...
Adını bile unuttuğun hatıralar burada büyür.
Unutmak bir eksilmek midir?
Yoksa korunmak mıdır?
İnsan en çok kendi korkaklığında kaybolur.
Şu aziz topraklarda Kürd'ün
Hazin dertleri çözülmedikçe
Asırlarca gündem Kürd olacak
Kürd halkının kadim yüzünün
Gülemediği bir coğrafyada hiç
Kimse mutlu olamayacak
eğer dünyayı bir kez değiştirebilseydim
tüm silahları imha etmekle başlayabilirdim
bıçaklara bile ihtiyacımız yokmuş aslında
organik şeker, kimyasal içermeyen balon
yorgunlukta beyaz kurdelalı kalbin
ensarla muhacirin yoklukta paylaştığı
eski medine evleri kokuyor şimdi
kusacak kadar fazla bolluğun ortasında
hayatın damarlarında tıkanırcasına
üstü kocaman bir kışla kaplı dağlar gibi
Döşlerdeki kandillerin,
Uhrevi balkırıydı aşk…
Bir semavi veçhe mızrak,
Anahtarı merhametin…
Cüsseden hücrenizin kemikten kafesinde,
Bir bülbül inler durur ormanın en dibinde.
Yandın da dayandın da dayandın da dayandın,
Tül ve kül gibi bir gülün esrarına kandın…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!