Babamın kollarına ne kadar sevinmiştik.
Bilemezsiniz!
Her iki kolu, bir ayağı olmayan,
Yemeğini dahi;
Yerken bize muhtaç babamın,
Hem yemek yiyen,
Bu sabah çok yoğun.
İş takibindeyim bir metropolde,
Resmi işlerimde.
Gök yüzü bulutlu, hava hafif çiseli,
Sabah mahmurluğu henüz üzerimde.
***
Evimden atmış,
Kilidi değiştirmiştin.
Ne kadar çirkefleşmiştin,
Hatırladın mı?
Efendiliğimden olacak;
Bavulumu alıp gitmiştim.
Hepsi bekliyor; anneler çocuklarını,
Kadınlar kocalarını, çocuklar babalarını.
Hepsi uzak diyarlardan.
Yola çıkacak biliyorlar.
Hepsi gelecek yarın.
Sonunda haber geldi; yola çıkmış yolcular.
Bu akşam misafirliğe gittik.
Bir tanıdığa çay içmeye.
Akşam saatinde yola çıktık,
Lara yolunda trafiğe takıldık.
Sinirler gergin, ilerlemeyen trafiğe.
Bir tali yoldan sağa saptık.
Sivili resmisi üniformalı askeri,
Yirminci yüzyılın başından beri.
Cumhuriyet ve Atatürk’ün eseri,
Benimsenip örtülür çağdaş şapka.
***
Güzellik ve modanın eşliğinde,
Fırıncı Muammer’in yerindeydik dün.
Sıra sıra taze ekmek ve rafları,
Kapı önünde Erzurum mermeri;
Tente altında masalar nemli hava,
Çaymatik köşede çaylar bedava.
İkişer büyük duble çay,
Karadeniz, Hazar, Akdeniz,
Trakya ve tüm Anadolu.
Güney Afrika Ümit Burnu,
Masmavi bakar üç okyanus,
Uzaydan görülen her suyu.
Haritada fark ettim bir balina,
Şîirler yazdım adına üstü kapalı,
Övgüler dizdim peşine öyle manalı.
Sêrelim gel yollarına atlasi halı;
Gir kapîsından rüyamın, çık ta gel artık.
***
Bazen övdüm penyeni, saçın ile yüzünü,
Bir ocağa kor düştü sabah erken,
Ağıt oldu, şivan oldu her seda.
Ölüm meleği ve tan ağarırken,
Vurdu bir an Gizem kıza elveda.
***
Sen idin hep iki gözün ilk nuru,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!