İnci daneleri ağzında süt beyaz,
Gözleri maviye benzerdi zor halim.
Saçları lüleli olsun dudak kiraz,
Endamı yürüyüşün pekti her daim.
***
Mahzun bakışlarıyla gözleri ağlamaklı,
Kıyıda iftar, bir Salı akşamı,
Muhabbet, sohbet ve de ihtişamı.
Kurulu masaya bıraktım çantamı,
Herkes bekliyor, ezan ve imamı.
***
Biraz oturup Güneş’i seyrettik,
Bugün bir karanlığa uyandım yine.
Sabah olduğunu saatimden duydum.
Güneşin şeklini ilk annemden,
Işığını babamdan öğrenmiştim.
Gündüz olunca;
Bembeyaz bir aydınlık kaplarmış yeryüzünü.
Beyaz bir uçak yakaladık dün gece.
Balkona çıkmışken yıldızları seyre,
Çayımı yudumlayıp kesme şekerle,
Gökyüzüne bakıp hayallere daldık.
***
Yıldızları ölçtük ışık yılı ile,
Bir mezalim anılardan;
20. Asrın başından.
1. Dünya Savaşı,
Yer Doğu Anadolu’dan.
Ermeni Osmanlıya karşı;
Ve içimizdeki düşmandan,
Bu gece çok erkencisin ey dost;
Gitme dur, içelim doldursun saki,
Bugün çok özel, kutsal gün ey taki,
Sanma bu bedenler Dünya’da baki.
***
Bu gece uyku yok ey dost;
Bir karabatak deniz kıyısında.
Gerçekten bir kara batakta.
Siyah altına bulanmış ama bu altın,
Ölümün habercisi gibi ona.
Kanatları nerdeyse yapışmış vücuduna.
***
Sen ki;
Tanrı izni ile zaman seyrini,
Kalemle tarihe yön verebilsen.
Kullansan bu büyük, özel yetkini;
Ve sınırları tekrar çizebilsen.
***
Ben Erzurumlu bir çay bardağıyım.
Sabah çayını Dadaşlara sunarım.
Her görevde musluğa yeniden uğrar,
Her serviste yıkanır, göreve çıkarım.
* * *
Tanıtırım Kesme şekeri,
Babamın kollarına ne kadar sevinmiştik.
Bilemezsiniz!
Her iki kolu, bir ayağı olmayan,
Yemeğini dahi;
Yerken bize muhtaç babamın,
Hem yemek yiyen,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!