Gözlere, geceye, güzele ant olsun
Masada yarım kalmış kimsesiz kadehlere
Pupa yelken yürüyen yorgun gemilere
O dindar duaların efsununa ant olsun
Bir bekçi gibi beklerken gökyüzünü güneş
Kadınlar giysi diye bedenlerini giyer
O güzel çehreler çirkin yüzlere eş
Gökyüzü bir toz gibi toprağa düşer
Kadınların gözlerini anımsatır şehir
Öylesine muhtaç; öylesine hazin
Ey ruhum anbean bedenimi kemir
Bir vehim misali zihnimde tepin
Gözlerimin rengini içerler yudum yudum
Tenim ki ruhumun azabına tek kefil
Bir sokak ve caddeden ibaret yurdum
Gece gibi karanlık; ömrüm gibi sefil
Yorgun lambalarda naçar bir nurum ben
O metruk evlerde renkleri içen gizem;
Damla damla rüyaları gözlerine döken
Ruhunu şarap gibi hoyratça içen ben
Denizlerin, dağların, gerçeğin, hülyaların
Manası kalmadı gözümde değil dünya
Bileklerde muttasıl akıp giden anların
O fâni tıkırtısı nasıl da kulaklarda
Aynaların akını; gecenin revnakını
Gözlerimin kuyusuna akarken gördüm
Bu kirli şehrin lepiska saçlarını
Yorgun ellerimin kiniyle ördüm
Açılın, açılın yol verin ey çocuklar
Geceden yayılan soylu karanlıklara
Lakin elbet biliriz bu soylu zamanlar
Bir örtü gibi serilir zevk ambarlarına
Yürüdüm, yoruldum en sonu sona vardım
Çevirdim art arda aklın sayfalarını
Ruhların limanına halatımı fırlattım
Sevemedim maddenin küflü hatırasını
Bilemedim bu sokak hangi âleme çıkar
Kim bilir nerelerde o ebedi define
Muhakkak tüneyemez iki ayaklı yılanlar
Gözler göremez seni ey muhayyel hazine
Mavera dedikleri neresi ey yolcu?
Kızılelma denilen Türklerin beldesi mi?
Çekiyorum bir iç gibi şu mükedder ruhumu
Uğraşmak nafile mi bulmak için sesimi?
Kayıt Tarihi : 6.11.2019 16:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!