Kötülüğün ateşini
Söndürecek yel ol yavrum!
Mutluluğun denizine,
Akacak bir sel ol yavrum!
Ayrıyım, dertliyim gurbet ilinde,
Erzincan, bir hasret oldu dilimde
Bir hasret, bir ateş yanar gönlümde,
Gönlümde tutuşan bir odsun canım,
Erzincan, Erzincan, ah... Erzincan’ım! ..
Evimizin çiçekleri,
Mini mini çocuklarız.
Fıkır fıkır, neşe dolu,
Mini mini çocuklarız.
Kıpır kıpır gülüşümüz,
Zaman bir başka zaman, dünya ‘Dünya’ değildi...
Zulmün önünde dallar yaprak döktü, eğildi.
Gitgide çirkinleşen, kabalaşan duygular,
Her yanda cahiliye, her yanda kötülük var.
Kapkara bir çağ içre, gerçeği görmeyen göz...
Küfür kokan bir mekân; cehennemden gelen köz.
Gecenin yalnızlığı beni alıp giderken
Ufuklardan göründü sallanan beyaz mendil
Gitgide yüreğimde irileşen karanlık,
Silindi birden bire yandı içimde kandil
Yalnızlığın tutmuştum acılı hayatını
Küçücük bir tohum, bir gün dal olur
Yol yürüne yol yürüne yol olur.
Hiçbir an müsrifçe davranma sakın,
“Damlaya damlaya bir gün göl olur.”
Yıllar önce düşman, yurttan atılmış,
Sevin Erzincan’ım, düğündür bugün!
Yüreklere ap-ak sevinç katılmış,
Sevin Erzincan’ım, düğün günüdür!
Bugün On Üç Şubat, bayram günüdür.
Göklere yükselen şerefelerden
Ezan, kurtuluşa çağrı sesidir.
Şahadet parmağı şu minareler
Yerlerin göklere seslenmesidir.
Ötelerden ötelerden...
Beyaz gemiler geliyor.
O mesut ülkelerden,
Beyaz gemiler geliyor.
Beyaz oldu mavi sular.
Doğruluk her zaman yalanı kovar.
“Yalancıda vefa olmaz, ne de ar.”
Atalar demiş ki: “Yalancının, yalanın,
Ne semtine uğra, ne yanına var.”
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!