Bir şarkı çalıyor hayatın arka planında
Ve yakmaktan bahsediyor önce kendimi
Ve sonra seni küllerine değin kalmamacasına.
Aşk olması için ölmekten bahsediyor sonra,
Ne ölmesi diyorum, sessizce içimde geçirerek;
Akşam üstüdür, gün batımına yakın,
Bir şehrin kömür kokulu bacaları kurulur
Sigarasının kesilmeyen dumanında.
Çocuklar terkediyordur taşlarını;
Eğer ki yoksa bir şenlik kurulmuş olan,
Yarıdaki tenhalığa hazırlanır.
Benim hayatım alışkanlıklardan ibarettir;
Her sabah uyandığım oda,
Sıcaklığını içinden çıktıktan sonra hisettiğim yatak,
Çayımı demleyen çaydanlık ve içtiren bardak.
Her gün ayaklarımın altında ezilen merdiven
Ve kapı önündeki köpekler,
Yazabileceğimden fazla cümle var
Söyleyebileceğimden fazla söz
İrkilebileceğimden fazla korku var
Konuşabileceğimden fazla sessizlik
Konuşabildiğin, yazabildiğin, korkabildiğin
Velhasıl-ı kelam,
Anla iki gözüm
Her şey sen gülmedikçe ziyan.
Ah benim bahtı karam,
Sen gülmelisin,
Yoksa her şey ziyan, inan...
Bulutların bizi sırtlayıp durmaksızın
Sürüklediği her yere gitmeli insan.
Ağacın yeşiline
Denizin mavisine
Ve toprağın her rengine.
Ben, tanımıyorum.
Bunca ölüm nasıl sürüp gider?
Keşmekeş bir yalnızlıkla...
Ben tanımıyorum,
Düşünmemek için düşünürken,
Davranış itibari ile benzeşmek değildir aşk,
Sevişmek itibarıyla bir olmaktır.
Dudaklarından dökülmektir geceye,
Anlatamam...
Saat on ikiye dokunduğunda,
Seninle aynı yerde öpüşmektir,
Avuçlarım arasından kayıp giden
Kendi kendini bitiren gün
Çırpınma sesleri kanatlarında bir ardıcın
Bahçelerde boydan boya ılgın pembeleri
Alıp şiirleri asmalı on ikisinde gecenin
Ve oturup bulutun birine seyre dalmalı
Kenarından düşenleri dünyanın
Ötekine aksettirmeden anı itebilmeli
Düş müdür gerçek midir bilebilmeli




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!