Bu gece,
gözlerini hûşu ile kapayıp,
yüreğinden göğe
kendi sırat ipini çekme
zamanıdır...
bak Süleymaniye'den
img src='http://img190.imageshack.us/img190/497/araf179.jpg'
Garibin hakkını elinden alıp
Ekmeği harama banmaktır gaflet
Yalanla, hileyle günaha dalıp
İblisi can dostu sanmaktır gaflet
Devamını Oku
Garibin hakkını elinden alıp
Ekmeği harama banmaktır gaflet
Yalanla, hileyle günaha dalıp
İblisi can dostu sanmaktır gaflet
Müslümanlar, kutsal geceleri fırsat bilip Allah'ın ipine daha sıkı sarılmaları gerekir. Ayşegül Hanım'ın yüreğine sağlık.
Din bazılarına göre gereksiz olabilir. Bu tür duyguları anlamayabilirler. İmani olduğu kadar insani bir çok arayışın cevaplarını veren, insanın tek başına kaldığı zaman düşebileceği boşluğu dolduran din, onu kabul etmeyenlerde başka inançlarla doluyor. Bu şüphe götürmeyen bir gerçek. Her ne ile doldururlarsa doldursunlar sonuçta o doldurdukları şeye inandıkları için tercih ediyorlar. Dindarların da dindar olmayanların inancına saldırmaları veya sorgulamaları mı gerekiyor? Pek tabi hayır.
Çok bilinen bir söz vardır. ' Her koyun kendi bacağından asılır'
Bu sebeple dini inanca tahammül edemeyenler bir kere daha düşünsünler. Kendi inandıklarına müdahale ettirirler miydi?
Güzel bir şiirdi. Tam puanımla kutlarım.
Bu gece,
gözlerini hûşu ile kapayıp,
yüreğinden göğe
kendi sırat ipini çekme
zamanıdır...
Recep ayının ilk Cuma gecesine tekabül eden geceye Regaip gecesi denilerek bu gece de ibadet etmek adet hâline getirilmiştir. Regaipin lugavî mânâsı ise “rağbet etmek, aruz etmek, meyletmek” demektir.
Şâire kardeşimiz şiire aslında güzel teşbihlerle başlamıştır. Her ne kadar bazı kimseler bunun basit bir söylem olduğunu zannetse de o kimse buradaki sehl-i mümteniyi göz ardı etmiş demektir. “Yüreğinden göğe kendi sırat ipini çekmek” teşbihi ahretteki sıratın inceliğine tevriye edilmiştir. Orada amel-i Salih olan kimseler için sırat genişleyecektir. Buradaki lgi oradan gelmektedir. Yani şâire “Bu geceyi ibadetle geçirerek amellerinizle Allah’a uruc edin ve sıratınızı genişletin” mesajı vermektedir. Bu ilgiye edebî sanatlarda alaka denir ki mecazi anlatımla sözü kuvvetlendirmek vardır.
Dulara İstanbul şehrindeki Süleymaniye’nin örnek verilmesi bu yapıtın İstanbul’un en güzel mimarisine örnek olduğundan dolayıdır. Süleymaniye Camii Türk İslam mimarisinin en güzel örneklerinden birisidir. Mırıl mırıl teşbihi ile edilen duaların tasviri ve gecenin bu duaların kollarında sallanması ile betimlenmesi ise duanın gücünü anlatmak için şâirenin imgelerden faydalanarak yapmış olduğu bir şeydir. Gerçekten yer ve gökler dualar iledir. “Duanız olmasa neye yarardınız” (Nerede ise duaların şiddetinden gökteki yıldızlar birbirine çarparak dağılacak. İşte bu şiddet duanın gücünü daha etkili kılmak için söylenmiştir.
bak Süleymaniye'den
ve tüm şehr-i Istanbul'dan
mırıl mırıl yükselen dualar
nasıl da geceyi kollarında
sallıyor
yıldızlara çarpıp dağılarak...
Yeniden okuyucuyu düşünmeye sevk edecek dizelerle
belki bu gece
aklına bir başka düşer
toprak olup,
yeniden ağaçta biten yaprak...
Yeniden insanın tefekkür etmesini sağlayacak telkinlerle devam etmekte. Zaten şiir telkin eder. Şiirin isminden de anlaşılacağı üzere serbest vezinle yazılmış didaktik öğeler içeren öğüt verici bir eser.
Küslüklerin nehirlere salınması aynı zamanda insanı başka bir şey düşünmeye sevk ediyor. Akan su pislik tutmaz. Aynı zamanda su temizleyicidir. Şâire küskünlükleri günah olarak zikretmeden burada istiare yaparak kire teşbih edip su ile temizleneceğine kıyaslayarak beliğ bir şekilde söylemek istediği şeyi bedii bir tefekkür ile söylüyor. Aynı zamanda umutların yüklenerek Allah’a yollanması da sanki bu nehirdeki bir kayık yahut gemiye yüklenerek umuda doğru yolculuğa çıkmayı andırıyor.
Görünmez ışık ile betimlenmeye çalışılan şey ise Allah’atn kişinin kalbine gelecek rahmet ve feyzin nurani varlığıdır. Bu gece aslında özetlemek gerekirse bütün kelimeler iki hecedir. O da Allah lafza-i celâli. Sıratını bilenden maksat ise yaratılış gayesine göre hareket ederek orada Allah2ın varlığından bahsetmiş olduğu kıldan ince kılıçtan keskin olan ve cehennemin üzerine imtihan için konan köprüdür. Bu söz bana Karac’oğlan’ın bir şiirini hatırlattı.
“Karac’oğlan der ki, her sözüm haktır
Yiğit olmayanın yalanı çoktur
Cehennem yerinde hiç ateş yoktur
Herkes ateşini buradan götürür.” Buna benzer bir sözde zannedersem Pir Sultan Abdal’a aitti. Yani burada anlatılmak istenen kişilerin yapmış oldukları kötülüklerin ahrette kendilerine karşı bir ateş olarak dönmesidir.
Bu vesile ile günün önemine binaen bu güzel eseri seçen seçici kurula teşekkür ediyor, eser sahibi kardeşimize başarılar diliyorum...
Aslında direk polemiğe girmek istemiyorum bunu polemik olarak değilde, karşılıklı fikir alışverişi olarak algılanlanmasını umut ediyorum (enazından ben deniyorum) son paragrafta yazdığım anlatmaya çalıştığım buydu, şiire direk idelojik çerçeveden direk kendi inanç çerçevenizden bakarsanız beğeneceğiniz şiir sayısı bir elin parmaklarını geçmez, oysa edebiyat şiir sınırsız güzellikler sunar, başka başka çerçevelerdende bakmayı başarırsak. Edep ahlak hiçbir dinin hiçbir mezhebin hiçbir milliyetin hiçbir ırkın tekelinde olmadığını, şiirde edebiyatta edepli olmak olmamak kıstasının eseri sanat eseri olmaktan çıkaracağını ifade etmek istedim, siz yazdığınız ilk paragrafı bir daha okuyun isterseniz, ben burdan bakınca böyle anladım samimiyetle söylüyorum ki yanıldım mı diye tekrar okudum sonuç aynı (belkide önyargılarımız bilemiyorum) ama hala aynı fikirdeyim.
güzel bir mana hazzı var. yüreğine sağlık. gönül gözü ile bakan özden inci tanesi gibi güzel dizeler.
Sevgili, degerli büyüğüm Kemal ağabey başta.. kimi arkadaşlarımın şuna ilgisini çekmek istiyorum..
Şiir.., şiir mi? Deneme mi? Düz yazı mı? Bunları bizim belirleme, onaylama ya da yargılama konumumuz olmadığını, ben her şarim diyen kişin, bilmesi gerekir inancındayım.
Tabii ki şiirin şekline-şemaline, içeriğine, imgesine, mesajına vs en keskin eleştirisel yorumlarla görüş belirtilebilnir..Bu tabii ki etik/tir. Hatta ingiline-dingiline değin şiir yarden yere de vurulabilinir… Bu da kabul görülmelidir anlayışındayım.
Şiirin şairinden, şiiri ya da şairi begeneler tarafından da evet bu eleştirisel yorumlar anlayışla karşılanmalıdır…
Şiire şaire eleştirisel yorum özü bana kalırsa bu ölçütte olmalıdır.. Ancak siz bunu savsaklayıp daha yorum başında bu da şiir mi..şairi mi..dirseniz, başta sizin şairiliğiniz, şiirliğiniz de samimiyetten ve doğruluktan uzaklaşırsınız..
Bırakın artık şiir mi? Deneme mi? Bunu yazanın kendisine ve okuyucusuna… Bu kadar saygı unsurunu savsaklamamanız ricasıyla..evet başta sözüm sizedirle Kemal ağabey.., yorumlarını bu vurgulanan dışında severek ve biraz da dager verdiğim şahsiyet olarak öğündüğüm degerli Kemal ağabey ..rica ile biraz bu iletiye kulak verir misiniz?
Günün şiiri doğrusu bir okuyucu olarak bana pek hitap etmiyor..Bu niyet ve dua içeriği kişi ile Allahı nazarında has olarak kişiye onun içseliği ile inançsal bir boyut görüşündeyim…
Burada yukarda ki vurguladığım konuya rağmen zorlandığım taraf şimdi, bu Allaha olan dua içeriğinde ki dilekli şiire, hangi argumanlarla imgesine, sözcüklerine eleştirisel yorum yapabilirim ki!
Ramazan boyunca umarım bizler bu zorlamada bırakılmayız. Ve her din, ırk, kültür ya da dünya ülkesi olsa da onlara özellikle bu anlamlı Ramazan günlerimizde de saygı duyan tümümüzün; evrensel ölçütlü sevda, sorun, ireleme ya da yurtsal sevgi, sorun ve alternatif üreten atıştırmalar, kucaklamalar ve toplumsal mesajlar içeren (günün) şiirlerini hür beyinle okuyup degerlendirme yapabiliriz temenimi de iletmeyi bir borç bilirim..
Saygıyla…
ELEŞTİRİ konusunda, PİYAZ isimli bir öyküm var. Bu konuyla ilgilenenlerin okumasını tavsiye ederim.
TARTIŞMA konusunda da dayanıklı ve tahammüllü olan kazanır, sinirlenen, ne kadar haklı olursa olsun, kaybeder. Olgun insan PEHLİVANdır. Bu bir hadistir. Her zaman herkesi yener.
Bu sayfaya şiiri asılanın vay haline! Onda evliya sabrı olması gerekir! En iyisi, hiç bir şey söylemeyecek. Tartışmaya girmeyecek. Eserini yazmış, diyeceğini demiş, bitmiş. Dememiş ki: 'Benim şu şiirimi o sayfa asın! Yalvarmamış ki!' Layık görmüşler, asmışlar. Şiirin müdafaası şairinden çıkmış. Onun savunmasını seçenler yapacak.
Eleştiri olacak. Hem de acımasızca!.. Çamaşır yıkarken tokuçla, halı temizlerken sopayla vuruyorlar. Bütün kiri pisliği akıyor; arınıyor, temizleniyor, güzelleşiyor, parlıyor. Bırakın biz işimizi bildiğimiz gibi yapalım.
Bu işi herkes yapar da yapmaz. Düşman kazanmak istemediği için yapmaz. Der ki: 'Ne şiş yansın, ne kebap... Darılmasın kırılmasın arkadaş, dost, ahbap...'
O zaman, sanatta ilerleme olmaz. Herkes her yazdığı için: 'İçimden öyle geldi.' der. 'İçimi döktüm.' 'Yazdım, oldu.' diyenler de var. Hatasıyla kusuruyla kayda geçecek. Yeni nesil, öyle görecek bilecek ve uygulayacak. Türk şiiri ne olacak o zaman?
“Bence gelecek, eleştirinindir. Sanatçının ellerindeki malzeme, gerek kapsam gerekse çeşitlilik açısından her geçen gün daha da yoksullaşıyor.”
Oscar Wilde
“Eleştirinin mihenk noktası gerçeği teslim etmektir. Biri bize gerçeği vaat etsin, onunla her yere gideriz, değil mi? Şiir eleştirisinde gerçek ve gerçekçi yargılara ihtiyaç var ve bunu dillendirme cesaretine sahip yürekli insanlara...”
Hayriye Ünal
Metin Eloğlu “pışpışlamak” diyor, pışpışçıları yerden yere vuruyor! Güzelse, beğenme nedenini yazsın, biz de anlayalım. Değilse, tenkit etme cesareti göstersin. Yapamıyorsa, dalkavukluk etmesin. Bunu diyoruz, biz. İlle de yersin, demiyoruz. Övüyorsa, güzelliklerini saysın, biz nasıl döktüğü sütü önüne koyup da dövüyorsak, o da üzerine destan yazsın, inandırsın bizi. İşte o zaman eleştiri susar.
Eleştirirken her zaman haklının hakkını teslim ediyorum. Diyorum ki peşinen: 'Ben aksayan taraflarını sayıyorum, sizler de güzellikklerini yazın. Ben kötü olayım. Şiirler güzel, hatasız kusursuz olsun!'
Mübarek günde birbirimizi incitmeyelim.
Dünyevi ve Uhrevi Mutluluklar...
Onur BİLGE
CAN YÜCEL MAL BEYANI....
1-Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2-Gökyüzünde bir bulut
3-Bitlis'te beş minare
4-Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5-Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın
öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7-Palandöken'de bir palan, iki döken
8-Kastamonu'da üç kasto
9-Üç fay hattı
10-Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11-Dünyada mekan
12-Ahirette iman
13-Denizde kum
14-Uzayda yerçekimsizlik
15-Bir çuval gazoz kapağı
16-Bir kibrit kutusu sigara izmariti
17-On sekiz saç biti
18-Biri İngilizce 6 adet küfür
19-Yirmi tane boş naylon poşet
20-Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
21-Bir sürü saç sakal, kıl, tüy, yün
22-Uç ayrı parkta, üç ayrı belediyeye ait, üç ayrı
banka reklamlı bank
23-Bir ayakkabı çekeceği
24-İki büyük taş kütlesi
25-Bir adet ağaç gölgesi
26-Üç kuş kanadı sesi
27-Bir sürü kedi köpek
28-Bir marmara denizi
29-Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
30-Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
31-Çalıp çalıp kaçılan beş tane melodili apartman zili
....
işte can baba bundandır seni, bir dünya sevmelerim...
kızılçocuk.
bir CAN YÜCEL şiiri beklerdim...
buğün can babanın ölüm yıldönümü...
kendisini saygıyla anıyorum...
kızılçocuk.
tebrik ediyorum
Şuur varsa şiirde; o, en ala şiirdir!
Onu yazan kim ise, benim için şairdir.
Serbest ve ya uyaklı, çok ta değil önemli!
Mühim olan burada, kalbe giden şuurdur.
Gerçi değil Reğaib, günü şaşmış asanlar!
Buna sebep olamaz, burda çıkan kem zanlar.
Üzüm yemek değil ki, bağcı dövmek niyetler!
Akil olun birazcık, Dine kinler kusanlar!
Bu ayda bari belden aşağı edebiyatı yapmayın ne olur Şairim diyen arkadaşlar! Bu aydan sonra da bu sitenin ve bu sayfanın bir Şiir, Edebiyat sitesi, sayfası olduğunu unutmadan gayri edebi şeylerin buraya asılması hususunda ısrarcı olmayın lütfen!Bu site seks edebi atı yapan bir siteye dönüşmesin. Böyle şeyleri çok arzu edenler, onlar için müsait olan yerlere taşınsınlar! 54 000 küsur arkadaşı huzursuz etmesinler!
Herkese hayırlı ramazanlar ve hayırlı çalışmalar.
Şiire gelince; vasat bir serbest olmuş.
Yazan kardeşimiz tebrik eder daha güzellerini yazmaya muvaffak kılması için Rabb-i Rahimimizden temenni ederiz.
Bu şiir ile ilgili 62 tane yorum bulunmakta