Puslu!
Yelkenleri suya mı indirdin, yoksa içine mi kapandın?
Neden, sesin soluğun çıkmıyor?
Işık!
Sen, neşenin ta kendisisin resmen.
Hiç keyfim yoktu.
Bana bir kahkaha attırmayı becerdin...
Niye öyle söyledin, neden kıkırdadın?
Ufukta bir tehlike mi sezdin?
Canım!
Kurduğun cümlelere, hiç özen göstermiyorsun.
Aklına eseni söylüyor, dilinin ucuna geleni haykırıveriyorsun.
Benim, ne yelkenim var da, suya insin!
İçine kapanmak da, nasıl bir laf!
Ben bulut olsam, bir damlada boğmaz mıyım o yelkeni?
Ufukta tehlike sezmek ne demek?
Benim bir duman olduğumu, ne tez unuttun?
Ona mı güldün?
Sesin soluğun çıkmıyor ve ufukta bir tehlike sezmek, imgesel ifadeler.
Bizim şairler ona, mecaz ya da metafor diyorlar.
Asıl anlamından ziyade, simgesel manada tercih ediliyor.
Doğru ya, sen bir dumansın, imgeden ne anlarsın?
*
Işık!
Sana bir tuhaflık olmuş, aniden, ruhumu incittiğinin ayrımında bile değilsin...
Senin ruhun camdan mı ki, anında çatlasın?
Aman şu, münasebetsiz ifadelere de bak.
Dudaklarından döküleni, zihnin tartmıyor.
Canım sen, bugün ters tarafından kalkmışsın.
Seninle bugün kelam, melam edilmez.
Sözü dallandırma da, ne belirteceksen söyleyiver.
Puslu, darıldın mı?
Biraz latife, şenlikli bir diyalog olsun arzuladım.
O sebeple, sana sataşıyorum, fark etmedin mi?
Geç şöyle karşıma.
Biraz, lafın belini kıralım.
Şunu bunu eleştirelim.
O dediğine, bizim sisler arasında, çekiştirme derler.
Ben, kimsenin arkasından konuşmam.
Birinin yüzüne diyemeyeceğim sözü, asla gıyabında sarf etmem.
Sen bana benziyorsun.
Ben de, aynı prensiplere sadığım.
O sebeple, biz seninle iki iyi yoldaşız.
Madem öylesin de, neden bana şunu bunu eleştirelim dedin?
*
Puslu!
Senin anladığın şekilde, ifade etmedim.
İkimizin de tanıdığı Gölge’den dem vuracak, hatırlandığını hissettirecektim.
Sana bugün, bir haller olmuş!
Lafın belini kırmak, tersinden kalkmak, içine kapanmak; daha neler neler...
Şifreli konuşuyorsun.
Konu çok saptı.
Ne diyeceksen de artık.
Çok nazlandığının, farkında mısın?
Sözü damağımda kuruttun.
Ortak ahbabımızdan bahsettim.
Gölge dedim.
Ne yapıyor, hiç ortalarda yok diye, merak ediyorum, sen rastladın mı?
Gölge nerelerde diyecektim.
Demez olsaydım.
Farkında mısın?
Neyin!
Bir şarkı gibi konuştuğunun...
*
O da nereden çıktı?
Umut Akyürek’in seslendirdiği, o unutulmaz eserdeki gibi, bir cümle kurdun.
Öyle bir eser mi var?
Şaka yapıyor olmalısın!
Sen benimle alay mı ediyorsun?
Bekledim de gelmedin, eserini hiç duymadım, deme bana...
Demem demem...
Puslu, şaka bir yana, epey bir kelam ettik!
Yılın en uzun günleri de geldi, gölgeli serinlikleriyle geçip gitti.
İki vakit sonra güz.
Güz için, bir düşüncen var mı?
Yaprak dökerken, ziyarete gelsem, bir bardak çiy ikram eder misin?
Işık, sen benimle, bariz şekilde dalga geçiyorsun!
Sanki dünyanın içindeki, iklim derdinden haberin yok.
Bu küresel ısınma, dumanlara bile nefes aldırmıyor.
Etrafta buharlaşacak, su damlası bile kalmadı.
Yoğunlaşmaya korkuyoruz.
Zaten, nehir yataklarının yanına varılmıyor.
Dağda kar, ovada pınar kalmadı!
Tarlalarda, yeşillik bitmez oldu.
Bu hakikatleri bilmezmiş gibi, güz planı yaptın mı diye soruyorsun.
İşitmemiş olayım.
Ruhunu incitmek istemem.
Kayıt Tarihi : 8.9.2025 19:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!