Hayat bir değişim tik takında.
Var, yok, iyi, kötü, beyaz ve siyah…
Her şey zıttıyla varlık aleminde kaim,
Zıtların çatışması sürmekte daim.
Sevap günaha, aydınlık karanlığa, barış savaşa;
Mutluluk hüzne, varlık yokluğa eviriliyor.
Zaman zembereğinde zayi oluyor bir bir varlık.
Ve insan, dünya değirmeninde döne döne öğütülüyor.
Kimi küçültülürken kimi büyültülüyor.
Zerreden kürreye dönüşüm her yerde.
Her şey değişiyor perde perde.
I
Birinci perde:
Hani maviydi gökyüzü rahatlatıcı.
Siyah, kurşuni, beyaz, gri, kül rengi bulutlar vardı.
Rahmet yağardı.
Mavi sonsuzluğa dalan gözler,
Huzura yelken açardı.
Haz deryasında yıkanır.
Sevgi ırmağından kana kana muhabbet yudumlardı.
Boş umutlarla öylesine bakmazdı maviliklere.
Kalbe demir atan gam, keder,
Mavinin huzur denizinde yıkanırdı.
Bu mavilikte arınırdı, ruha sinmiş kirler.
Kapanırdı kalp kapıları ümitsizliğe.
Her rengi güzellik bilirdi gönüller.
Renklerin diliyle seslenirdi diller.
Ve eller, el olmak için değil;
El vermek için birleşirdi.
Birlikten dirlik, dirlikten birlik doğardı.
Aydınlık, karanlığı boğardı.
Zifiri karanlıklara mutluluğun şavkı yağardı.
Dağlardan huzur rüzgârları eser,
Sevgi vadilerinden ümit çağlayanları akardı.
Solmuş ruhları hayata bağlardı.
İnsanlar muhabbet yelkenleriyle gönül rıhtımına yanaşıp
Dostluk taşırdı huzura teşne ruhlara.
Yağmur yağmur yağarlardı çölün kavurucu bağrına.
Ümit ekip dostluk yeşertirlerdi çatlamış topraklarda.
Kan, kemik değildir; varlıkta insan.
Maddeden de öte manası vardır.
Yaşamak uğruna, daim yaşatan,
Almak değil, vermek, hep ona kârdır.
II
İkinci perde:
Neylersin şimdi değişti zaman.
Akın yerini siyah,
Güzelin yerini çirkin,
Barışın yerini savaş aldı.
İnsan aldandı.
İnsan aldattı.
Nefis şeytanın ağına takılıp kaldı.
Girdaba düştü, girdaplaştı.
Fırtına oldu, fırtınalar kopardı.
Yaktı, yıktı behimiyetin vahametiyle.
Şimdi gök kara, yer kapkara.
Dünya karanlığın cenderesinde Kıvrım kıvrım…
İnim inim inleyen insanlık,
Zalimlerin zulmüyle
Sızım sızım…
Işık söndü, insanlık can çekişmekte.
Kaf Dağı’na kaçtı huzur.
Kayboldu karanlıkta nur.
Mavi gökler siyaha büründü.
Rahmet, zahmete döndü.
Işık söndü.
Işıklar söndürüldü.
Ülke ülke, deniz deniz, kıta kıta ürküp kaçtı rahmet bulutları.
Zaman iyi kötü tik takında kötülerden yana.
Her damlaya dokunan melek eller yok artık.
İfritten eller ve o ellerde can verenler çok artık.
Her yanda zulüm, her yanda ölüm…
Hayat sahnesinde zalimlerin zulmü bölüm bölüm.
Eller kanlı, sözler zehir ve kibir…
Kibrin magmasından fışkıran zehir,
Yakıp yıktı insanlık evrenini.
Güzelliğin tahtına haramiler oturdu.
Kötülüğün resmi boy boy göründü.
Her yanda zulüm, her yanda şiddet, dehşet, vahşet ve karanlık…
Habillere yaşamak haram, Habillerin kaderi kara.
Kâbiller zülüm tahtında, Kâbillere bayram…
Ve insanlık hançerlendi.
Hem de ta yüreğinden.
Nemrut’un ateşi İbrahimlere,
Eyüp’ün yarası, yürüdü dillere, gönüllere.
Acı kalbe dokundu.
Şimdi artık dil sessiz, kalp sessiz.
Vicdanlar prangalı, insanlar umarsız.
Diller lal kesilmiş, vicdanlar sızısız.
Yaşamak, hak olmaktan çıkmış sanki
Yaşatmak istemeyenlerin yaşam defterinden.
Uyumak için yatardı çocuklar.
Şimdi ölüme yatar oldular.
Kara gecelerden medet umdular.
Ruhlarındaki saklı olan karanlıklar gözlerine inenler,
Düşman oldular güneşe aya.
Bomba bomba, kurşun kurşun yağdılar.
İnsanları matemlere boğdular.
Kararttılar ümitleri, aşkları sevinçleri.
Gecelerde görülen aydınlık düşleri.
Leylim leylim geceler kâbusa döndü.
Ümitler söndü.
Yaratıldı hayat, zıtlarla dolu.
Hayat; iyi, kötü üzerine kurulu.
Bir kolaydır, bir zor; yol güzergâhı.
Işık ve karanlık hep sağlı sollu.
Perde perde hayat, hep bölüm bölüm…
Kimine mutluluk, kimine zulüm.
Yollar dikenlidir, imtihan boy boy.
Bazen sevinç taşır, bazense ölüm.
III
Üçüncü perde:
İyilik, boy gösterip çıkar meydana.
Son perdede oyun iyiliğindir.
Kötülük içleri karartan karanlığıyla
çekilirken sahneden,
Kötülüğün ruhu kara aktörleri,
Bir daha çıkmamasına
Gömülürler hâviye tabakasına.
Hayat böyledir, iyi ve kötü ekseninde devam eder, gider.
Uygun adımda yürürken iyilik, hayatın temposunu bozan kötülük,
Ayrık otu olup biter her yerden.
Bu yürüyüşte, zıtların dövüşü başlar.
İyi ve kötü döngüsünde nöbet iyiliktedir.
Can suyu olup canlandırır canları.
Çiçek çiçek açtırır sararmış ruhları.
Ölüme yürümekte olan canlara can olur,
Solmuş kalplere kan olur.
Nefes alır dünya,
Hayat bulur.
Ve son gülen iyi güler,
Kötüler karanlığın körlüğünde boğulurken
İyiler, iyilik iksiriyle yeniden dirilir.
Tuğrul kuşu misali küllerinden doğar ansızın.
Dikilir karşısına haksızın.
Ve perde perde hayat yürür menziline.
Sevgi çiçeğini alır eline,
Miski amber olur.
Buram buram kokan sevgi nakışını,
Dostça işler ruh gergefine.
Zaman ibresini kimse durduramaz.
Güneş asla balçıkla sıvanamaz.
Hakikat tektir, hakkı hak bilene,
Hak yolunda hakça yürüyene.
Hiçbir şey ebedi değildir malum.
Hani Nemrut, hani Firavun ve binlerce zalim?
Yok olup gittiler gayya çukuruna.
Ne malları kaldı ne makamları ne de yurtları.
Sadece zihinlerde kaldı kötülüğün timsali olan adları.
Her zulümde lanetlenip anıldılar.
Kara deliklerde boğuldular.
Kötüler kazanmış görünse de
Zaferleri sadece bir anlık,
Ve akıbetleri…
Akıttıkları zulüm deryasında akan, katran renkli perişanlık…
İyilerin kazanması, anlık değil; ebedi…
Güzellikleri sarıp sarmalar her yeri.
İyilikle temizlenecek dünyanın kiri.
Kötülüğü kökünden kurutacak iyiler.
Sevgi iksirini içen her gönül,
Sevgi terennüm eden her dil,
Yunusça söyleyecek:
“Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için.
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.” diye gürleyecek.
Sevgi ırmağına dalanlar,
İyilik mayası katacak bütün hayallere.
Kötülüğün kara kirli savaşlarına
Prangalar vurulacak.
Kötülük kovulacak.
Dur denilecek kine kasavete.
İnsanlık, sonu olmayan huzura kavuşacak.
Son fasılda yanar, huzur ışığı.
Simalara sinmiş kir kırışığı,
Silip temizler iyi insanlar.
Sökülür yeniden barış şafağı.
İyilik doğarken kötülük söner.
Kâbuslar sonlanır, acılar diner.
Kötülük terk eder, kara tahtını.
Karalar silinir aklara döner.
Zamanın kalp atışı, hayatın akışı,
Gün gün hep değişir yazı ve kışı.
Zaman tokmağına, ak kara vurur.
Vuruşla değişir dünya nakışı.
Ercan Kurban
06.10.2023/İstanbul
Kayıt Tarihi : 18.11.2023 14:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!