benim gelinliğim senin de mavi örtün olsun mu?
ne olur vazgeç artık kötülükten bak astım kendimi kelimelere ben..
gün yanar gelir bağırıma oturur beşi bir yerde bir mezar olur..
al gün aşırı kadehini gel yanıma sahilde bir şeyler içelim belki bu son olur...
Sonra sen geldin...
ve yok saydıgım herşeyin rengi degişti o an
yani seni kırmızı biliyordum ben
siyahını hice sayarak söylüyordum adını
birden bire aramızda olmadıgı düşündügüm yüzlerce duvara çarptım
afalladım, şaşırdım
Ağır yaralı bir geçmişsin sen, ve gözlerin gölgede kaldığı için karanlık değil biliyorsun..
Öyle körsün ki, öyle bencil, öyle çıkmıyorsun ki çocukluğumun her zerresinden..
Boş ne söylesem, ne kafiyelesem hangi sone ile sobelesem adını boş, anlamsız
Nasıl bir kabussun sen terk et çoukluğumu Lütfen
Aromalı bir terk edilişin ardından,
Şimdi 'Gipsy Kings'in Gitono Soy' şarkısı ile,
Öldürüyorum kendimi.
Asıyorum, o yüzünden parmak uçlarımla,
Kulaklarının ardına sakladığım saçlarına,
Düşüncesi boktan hislerimi...
Gece çöktü bogazıma, şiirlerim ziyan oldu
nefes alamazken ben
sen kimbilir hangi uykunu kundaklıyorsun
kimbilir hangi güzel kadının dudaklarında sarhoşluğun
kahretsin!
ben sözcüklere boğulurken bi fincan çayımda
Aşktan adamlar,
Mavi kadınlar taşırlardı,
Kırmızı kadehlerde,
Dudaklarının en şiirli yerlerine...
Ceplerinde ki günahlara aldırmadan,
Bin kapı gördüm gözlerinde,
Ve bir bahçe...
Araladığım hiç bir kapıdan,
Giremedim o bahçeye...
Ahlar vardı en koyusundan üzerimde...
Şiir gibi sev ulan
ADAM gibi Sev
Seveceksen bir Kadını
Bir gün...
Ben konuştuğumda bile sustuğumu anlayacak biri çıkacak karşıma...
Sonra dünya duracak o ve ben dışında hiç bir şey nefes almayacak...
İçimin ağrısına uyandığım bir gecenin, sol yarısında yazılıyor tüm bunlar. Tümcelerim kan revan, etrafın dağınıklığına aldırmayın, özrüm kabahatimden büyük. Sanki hiç gündüz olmayacakmış gibi hissediyorum. Gecenin karanlığı dudaklarımı teyellesin ki doğru bu söylediklerim.
Billahi içmin ağrısına uyandığım bir gecenin, aynasına sövüyorum yine. Âşık oldum ben, kokusuna şehirler inşa edecek kadar hem de. Bin defa yıktım yıktım yeniden kurdum içimin ülkelerini. Yorgunum yani, umutsuzluğum, uykusuzluğum, hep bundan. Kahve kokusu ile uyandırmadı beni kimse şimdiye kadar. Elleri kahve kokan bir adam öpmedi saçlarımdan. Çok güzel severdim ben yine de bana şiirler biri olmadı işte. Birkaç sabahı unutamıyorum, mavisine uyandığım, gözlerinde sonsuz bir huzurla boğulduğum. İnanın o sabahların bedeli hala ödüyorum. Geri kalan tüm gündüzlerin canı cehenneme zaten. Ben aydınlık sabahları sevmiyorum. İçimi onun soğukluğu ile ısıttığım akşam üstlerini tenimden soyuyorum. Birkaç mavi gündüzün ağrısı yüzünden kaç insanı tenime teyelledim bilmiyorum.
Herkes beyaz geliyor dünyaya, kişiye rengini veren aşktır bu böyle. Ayrılığa çalan renkte acılar iliklediğim için omuzlarınıza, kusurumun koyuluğuna bakmayın ne olur.İçimin ağrısı uyutmuyor beni. Bana eşlik etmenizin bir sakıncası var mıydı hiç sormadım. Ama rengarenk siyahlar sol anahtarımı defalarca kırdı. Aşkın antolojisini yazacak kadar çok biriktirmişken, kendi kalbimin dışında kalmam üzüyor beni. Kendi kalbimi yabancılayışım ağırıma gidiyor. Ağrımdan, acımdan, sere serpe sevmelerimden utanıyorum. Mavisinde boğulduğum şiirlere küfreder gibi adamlar seviyorum. Tanrı biliyor her şeyi, size daha azını anlattığım için üzgün değilim bu yüzden. Üşüyorum, bu kadar insanı canıma iliklememin tek sebebi bu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!