Gözlerinin beyazı ay olsun,
Gözlerinin ortası her renk,
Her bakışımda ayrı; mavi, yeşil, kahve ve zeytin siyahı,
Yanakların mehtap,
Saçların siyah gecede simsiyah,
Dudakların aşkın mısraları,
“Soluğunda bir ateş var
Demek solunda bir yangın yanar”
Sana o ateşin içinden sesleniyorum
Ruhumun ormanlarından
İki ayrı dergahın yoldan çıkmış müritleri miydik?
Veya Aşk’ın yağmuruyla taşmış nehrin suları mıydık?
Neydik biz?
Yanaklarımızdan akan neydi?
Tepeden tırnağa ıslatan neydi bizi?
Bir kuş gibi öttüren neydi?
Acımasız bir gece
Acımasız bir akşamdan kalma
Acımasız bir akşam
Acımasız bir günden kalma
Acımasız bir gün
Eski bir zamandan kalma
Siyah beyaz bir resimdi elimde kalan,
Yılların eskimediği sevdadan,
Silik ve sararmış, kenarından gözyaşı damlayan,
Sanki bir hazine saklarcasına,
Yürek kafesinin üstünde asılı duran.
Denize atılan taşlar gibi mısralar
Suyun üstünde iç içe halkalar
Son halkanın merkezinden gelir ölüm
Taş batar
Üşür bir şair rıhtımda
Taşın yasını tutar
Aralıkta doğdun diye, hep kışta mı kalacaksın,
Yağmurlar yanaklarına yağmasın,
Mevsimin her daim nisan olsun,
Pencere kenarında menekşen,
Masanda beyaz orkiden,
Kafesinde yalnızlığını alan bir muhabbetin olsun.
İki kişilik bir aşkta,
Üçüncü tekil şahıstım,
O’ydum.
Ben-sen olamadık,
Yeni yetme bir çocuk mazereti gibi,
Tüm suç O’ndaydı.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!