Kurumuş göl çanağında,
Kuma batmış gemiyim,
Gün yanım çürümüş,
Kuz yanım yosun tutmuş,
Güvertemde kargalar,
Kimsesiz,
Ben kırk günlükken ölen bebek Baki
Mezar taşımda yazıyor –Amenna “Hüvelbaki”
Teriyle beraber içtim annemin sütünü
Babamın alın teri yetmedi yaşatmaya beni
Bir çözebilsem seni,
Çok bilinmeyenli bir denklem gibi,
Bir bulabilsem sonucu,
Bir anlayabilsem.
Yıllar geçti,
Eskimeyen neydi bilmiyorum.
Dün gibiydi her şey san ki,
Dün gibi,
Demlenmiş ama içilmemiş çay gibi.
Berdegül;
Aşk musallada yatar olmuş,
Gel kaldıralım bu vedayı.
Garibin umudu son bulmuş,
Gel kaldıralım bu vedayı.
Bilirmisin bilmem,
Kabuk bağlayan yaranın ansınızın azmasını,
Kanamasını,
Acımasını.
Bilirmisin bilmem.
Ansızın çekip bu kaçıncı gidişini,
Kısır döngüler arasında kalan,
Kendine yenilmiş şairim,
Evsiz adamlar gibi yalpadan,
Yalpadan gitmekteyim.
Dur ne olur ey talihim,
Talihimin döndüğü yerde,
Ellerimden kayıp gitmene ne demeliydi şimdi,
Kendimi açık edip sana,
Küllenmemiş ateşimi,
Kapanmamış yaralarımı tekrar göstermek,
Ne kazandırdı ki bana,
Umutsuz zamanın sünepe çocuğu gibi,
Kış güneşinde ısınan ihtiyarlar gibiydik
Bir bulut geldi aramıza dağıttı bizi
Alelacele toparlanmaz hayaller
Islanır yağmurlarda
Şiir bir baston olur
Sensiz kör topal yüreğin aksağında
İki tahta arasından nefessiz baktım sana,
Beyaz tülün altında sarı saçların,
Bukle olmuş düşmüş omuzlarına,
Dua yerine saçlarındaydı ellerin.
Ben ölüydüm sen gözlerin farikası,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!