Sen gittiğinde,
Sonbahar ağacı gibi,
Ben dağıtmıştım kendimi,
Gündüz gecelerde,
Yürüdüm caddelerde,
Bir gün arkamdan bir ses,
Ölüme kurşun sıkılmaz gülüm,
Sevdaya kilit vurulmaz.
Ölü bir şair olmadan önce bul beni,
Al kalemimi sar yar gibi,
Sök mısraları kağıtlardan,
Unutulmuş bir mısra, eski defter içinde
İki yaprak arasında sıkışmış bir yazıt
Karanlıklar elması manasız kılıyor
Hecelerine gün değse anlamını bulur
Derinlerde...
Uzatmam ellerimi,
Gel deme bana sen,
Teninden geçtim senin,
Ruhundayım ben.
Dediler ki bu hal ne,
MIRILDANMALAR
Etimiz kemiğinden düştüğü zaman
Gönül ne yana düşer
Kalp ne yana düşer
Seni gören gözlerim
“Donat” dedi “Donat masayı, ortaya karışık bir mısra,
Biraz hüzün biraz da neşe koksun”.
-Birinci sarhoşun hüznü;
Fırtına borandı her mevsimim,
Her mevsimde zemheri yaşardı yüreğim,
Şehir bir kadın gibi uyanıyor yatağından
Gün karanlığın rahmini yırtıyor
Yasemin kokulu meltem bitiriyor geceyi
Yeni doğan bebeğin kokusu sabah
Öyle taze, dingin ve sakin
Güneş bir adam gibi sarıyor şehri
Acımasız bir gece
Acımasız bir akşamdan kalma
Acımasız bir akşam
Acımasız bir günden kalma
Acımasız bir gün
Eski bir zamandan kalma
İki kişilik bir aşkta,
Üçüncü tekil şahıstım,
O’ydum.
Ben-sen olamadık,
Yeni yetme bir çocuk mazereti gibi,
Tüm suç O’ndaydı.
Kapanır mı sandın bu yaraları sen,
Kapanmaz yaralar dostun açtığı yerden.
Acılar büyür gider karanlık gecelerde,
Muhtaç kaldık biz dostun acı sözüne.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!