Acımızı içimize gömdük,
Ve yine yürüdük yolları.
Zamandan, bize kalan yorgun suretimize yaslanarak
Taşıdık zor yılları...
İçimizde kaldı,
Ben, gelmiştim...
Şurda izi ayağımın.
“Düş” demiştin,
İz, ayağa dolandı.
Ses vermiştim...
En çok bildiğimden, yanıldığımı anlatmaya
Oturdum buraya...
Kapılarda, eşiklerde tükeneni saymak için
Son söz gibi bir şeydi
İçimin anahtarı kendi yanılgısında eğildi
Kalabalıklar yordu bizi
Usulca geliveren bir kış akşamı
Islak bir kimsesizliğe değişti...
Annemi özledim en çok
Huzurlu öğle sonrası güneşini
Sırça aşkımız yıkıldı
Dala bir kuş konar gibi
Göğsüme kondu sözlerin
(Penceremi kapattım rüzgarına)
Sırça aşkımız yıkıldı
Tut elimden!
Sayalım,
Salalım
Savrulalım.
Kent, bize kırsın dümeni
Sesimize darağacı kuralım.
Mesela,
Bir akşam alacası takılmış olsun
Eteğime.
Şöyle,
Denizle sürmelenmiş gözleriyle
Kızıla düşmüş bir kentte.
Sonbahar alacası ya gece
Tatlı serinliğiyle usul usul seyiren
Hep başka dünyalara değişen
Kahve kehribar halleri
Gizlice içine çekiyor bizi...
Bekle beni
Sesimi bulduğum anda geleceğim
Ve yırtılırken gecenin rengi
Yitirdiğim bütün renkleri
Teyel tutmaz benim ömrüm
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!