turna idim buluttan buluta uçardım
mutluluğun ovasından konar göçerdim
gökyüzünden dost olanı durak seçerdim
son durağım yalnızlıkmış... mesken eyledim
kanadımda fırtınalar, boranım vardı
sen dilimde değil yüreğimdeydin
gidişinle bu yüreği toprağa verdin
hani gülüm, hani bitanem sevdiğim derdin
gül soldu dallarını yaprağa verdin
umut sema olurdu senin düşünde
yılları ipe dizdim de geldim
dumanlı dağları gezdim de geldim
uğrunda ölümü göze almışım
senin için kurşunları ezdim de geldim...
ecel köprüsünden geçtim de geldim
buz tutmuş karanlığı ses vermeyen gecelerin
bir sigara dumanı bir de ayak sesi yalnızlığın her yanı
titreyen ağaçların ıslığında yitik sonbahar
hüzün sarmış rüzgarın savurduğu tozlu yolları...
toprak... uykuya dalmış susmakta...
aşkın sesi kaplamış kulaklarını
kalbin esir almış dudaklarını
gözyaşı ıslatmış yanaklarını
ağlamayı bırak gül be sevdalım
gözlerine yaş doldu, kalbine hüzün
Mevsim tükenirken garip gönlümde
Bir bahar rüzgarı estirdi Şirin
Yaşayıp giderken kendi halimde
Bütün duyguları bastırdı Şirin
Bıraktım kendimi sevda yeline
bir yaşamak düşünüyorum
etrafımda dostlarım, sevdiklerim...
bir yaşamak düşünüyorum
sevmeyi paylaştığım
böldüğüm tüm duyguları orta yerinden
dostlarımla başladığım her güne
bir akşamüstü ışıklar sönük
sokaklar ıssız...
bir adam dolaşıyor yollarda
gözleri dolu dolu, elinde bir resim
öldürürcesine sıkıyor buz gibi avuçlarında
yürüyor rüzgarın bile girmeye korktuğu
tutsam yağmurun ellerinden
bilirim... alır götürür beni özlediğim topraklara
yine ağaçlarda unutulmuş şarkılar olur
bir başka mevsim çalınır dağlarda
rüzgar olur geçerim sensizliğin sokağından
gözlerimde kanayan bir ırmak
ben aşkımı yangınlara gömdüm
geride bir toz bulutu
bir de yağmur bıraktım
hiç durmadan yağardı
yaz yağmuruydu...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!