Çocuk odasının tavanındaki yüz mumluk ampul yandığı zaman güneş doğuyor., söndüğünde gece bastırıyor ve komodin üstündeki abajurun içinden ay doğuyordu...
Çocuk odasının içindeki tren de işte tam bu saatte hareket ediyordu...
Çocuk odasındaki tren o gece garda bekleyen yolcuların hiç birisini almadan yola çıktı...
Sert plastik kokulu dağların arasından., mavi muşambadan yapılmış göllerin kenarından., tahta köprülerden geçti... Hemzemin geçitlerdeki kontrol memurları gibi hareketsiz ama lastik yumuşaklığında ve yemyeşildiler tren yolunun kenarına sıralanmış ağaçlar...
O gece gardaki yolcular arasında bekleyen bir çocuk., kendi evinde tren yolunun kendi evindeki odanın içinden geçmiyor olmasının acısı ile iç çekiyor ve kendini almadan giden bu trene elini uzatıp tutamayacak kadar ve uzaktan bakıyor ve ağlıyordu...
.,
Çocuk odasındaki tren o gece turunu tamamlayıp geri döndüğü zaman istasyonda kendisini bekleyen hiç kimse kalmamış ve odasının içinden tren çocuk yüzündeki bir gülümseme ile çoktan uykuya dalmıştı...
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta