Hele bakın şu dünyaya meydan okuyana
Tüküreyim senin pis çıkarına
Zorbalık, hükümranlık devri değil uygarlık
Diktin gözünü kara kuyuların balçığına
O petrol insanlığın hizmetinde
Işık, ısı,yol olmalı
Gece nasıl ışığa gebe ise
Sabahın
Ağaç nasıl durduysa meyveye
Baharın
Sevgi doyumsuz özlem gibidir
Yüreğinde insanın
Yalana laf bükmedik
Güçlüye diz çökmedik
Özümüz duru ve saftır bizim
Doğru bildiğimiz yoldayız
Şaşmaz, karışmaz aklımız
Yüzülür derimiz, asılırız
İsmin bir yudum şarap gibi
Dudaklarımdan süzülürken
Mahzeni aradım
Seni bulmak için
Güzel bir şarap tadında
Yıllar çatladı
Kendini bilmeyen halka
Neylesin ozan
Bir Hallacı Mansur geldi
‘Enel hakım’dedi
Dokuz köyden değil
Dokuz parçaya bölündü
uçup gidiyordu
beyazla uçuk arası gözler
kal diyordu bakışlarındaki derinlik
yaşamak vaktinde
kırmızı yoktu
saklıydı diğer renkler
gök bulutsuz boncuk mavi
deniz dalgasız masmavi
güneş sarısaçaklı
cıvıl cıvıl insanlarla
akdeniz sahili
hava ve deniz bir arada
diyorsun ki
durmuyorsun bir yerde
geziyorsun
orada burada
aradığım sensin aslında
geleyim
Aradım sordum seni
Birikmiş yılların özlemi ile
Anmak, yadetmek yetmez oldu
Göresim geldi seni
Sordum eski dostlara
Bir bir
Asi Ruhum
Asi ruhum isyan eder
Haksızlığa içinden içinden
Nerde bir ekmek kavgası görsem
Bulurum kendimi içinde içinde
Bir yalan bulsam birinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!