Kadim dostlarla oturduk masaya
Kadehte rakı, peyniri yanında
Rakı haram olurmuş su katana
Kim söylediyse günahı boynuna
Tam vaktinde geldi torik lakerda
Rayların arasından duyuldu hicran sesleri
Hasretle okunan gurbet türküleri
Sabır duasıyla çekilen oltu tespihleri
Tekmili tütün dumanına karıştı
Kulaklarda çınladı tiz, uzun bir düdük sesi
Kars’tan kalktı kara tren vagonu tekeri buz tuttu
Vedalaşan yarenler ağlıyordu
Ay yıldızlı cama yapıştı nefeslerin buğusu
Dağ, tarla, gökyüzü görünmez oldu
Çarşıdan Mühürdar'a kadar
Mahur şarkılar yosun kokardı
Lodosta masmavi Kalamış
Gün batarken turuncu çalardı
Yağmur taş üstünde çağıldar
Bahçeye kuruldu çilingir masalar
Kimi zevkten içti bu zıkkımı, kimi dertten
Körkütük sarhoş Kalamış’ta akşamlar
Bir hikaye anlat bana, sahi gibisinden
İskeleden yükseldi hicaz şarkılar
Köyün yolu kapanmış
Göl beyaza boyanmış
Sular susmuş lâl olmuş
Beyaz giymiş çiçekler
İskeleye düğümledim umutlarımı
Yosun kokulu hüzünlü gecelerimde
Güneş batınca takarım kanatlarımı
Çıkarım semaya bütün zerrelerimle
Yüklerim lodosa sevda bulutlarımı
Yağmurun olur düşerim kirpiklerine
Okunur her bir satırı
Nutuktaki hatıratı
Devlet-i Aliye yaşlı
Naçar kaldı çocukları
Düşünmez teferruatı
Mühürdar sahaflarını, ara sokaklarını,
Denizde raks eden martıların çığlıklarını,
Çarşının simgesi cefakâr balıkçılarını,
Rıhtımdaki yosun kokulu havayı özledim.
Doğduğum Kurbağalıdere'yi, yoğurtçu parkını,
PAPATYALAR
Zemheri sonu esti bahar fırtınası
Titredi bembeyaz küçücük yaprakları
Bir İlkbahar günü köklerinden ayrıldı
Sapsarı gözlerinden bir damla yaş aktı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!