ıslatıp yandan ayırırdım saçlarımı
kaşlarımı tükürükleyip düzeltirdim parmaklarımla
kusrederdim, kabahat işlerdim
uyardım gençliğin deli bilgeliğine
bilirsin, kalfadır budalalığa
bazan mehtapla ayartır
bazan ödetir bacını hicabın
Ne zaman canım sıkılsa, aklıma geliyorsun
Ve ne zaman aklıma gelsen, canımı sıkıyorsun...
Yani hep canım sıkkın, aklımdan çıkmıyorsun
Ya da hep aklımdasın, canımı sıkıyorsun...
Devamını Oku
Ve ne zaman aklıma gelsen, canımı sıkıyorsun...
Yani hep canım sıkkın, aklımdan çıkmıyorsun
Ya da hep aklımdasın, canımı sıkıyorsun...
Bunlar karınlarındaki gaz yüzünden ,barsak düğümlenmesi olmuş Sinan bey,Eşşek bile laftan anlar ,ama bunlar anlamaz.Kıvranır dururlar işte böyle.
Yorum diye tekeden süt sağmaya çalışırlar enayiler.
dindarım fakat ahlaksızım..
evet..bu bazı insanlar için çok mümkün..
bugün bu şiire yapılan bazı yorumlarda da gördük ki,din ahlaki sorunları gidermeye yarayan tek başına bir aygıt değil...
'gözüm yumuk
atlayıp düştüğüm yerde
yıkık antik taşlar altında tatlı tatlı söyleşen ak otlar
ve gerekçesini gel-gitin merak etmeyeyim diye
bir büyük suya bükük
bir sap çiçek umardım
ve olurdu
“demek o kadar da kötü değilmiş” derdim
“o kadar da kötü değilmiş” diye mırıldanırdım kendi kendime
ama kırdığımda olanaksızın
girdiğimde kapısından içeri
yazık
bulduğum yalnızca çoraklıktı
kızgın güneş
bir çakıl taşının gölgesiyle tartıyordu yılanın sabrını
o kadar da kötü değildi ve hala bir umut vardı
yılandan daha ağırdı yılanın sabrı!
yılandan daha ağırdı yılanın sabrı!
ağustos-eylül ’97
Rüzgar Kütüphanesi’nden…
böyle şairlere yapılan saldırılar zulümlerin en büyüğü gerçekten.
kendilerine müslümanım diyenler bunun hesabını nasıl verecekler bilmiyorum.
hulasa i hayat....hayatın anlamı nedir...şiirin amansız sorusudur bu...sormuş sorusunu ve dilinin döndüğünce yapmış hayatla yüzleşmesini...
kimbilir kaç kez ve kaç farklı halet i ruhiyede yapacak yeni hesaplaşmalarını...ilhamının sürekliliği için dua edilecek şairlerden...
tebriklerimle
Güzel şiir vesselam.
Şiirden anlamayanlar çatlasın
Gülhatmi
bu bir yıkım da olabilir
ama ben
elimde bir gülhatmiyle
bir telefon kulübesinin çevresinde
dolaşmayı tercih ediyorum
bakışlarıyla gülhatminin
neyi simgelediğini soranlara
dedektif öyküleri anlatıyorum
diyorum
söz gelimi buz gibi soğuk bir oda
maktul sereserpe ortada
bir gülhatmi kapatmışlar
şakağındaki kurşun yarasına
alnındaki kepazelet mührüyse
parlıyor flaşların
ve 75 wattlık ampulün
solgun ışığı altında
dedektife göre katil
Madam Sosostris olabilirmiş
belki de bir Veda tanrıçası
bana kalırsa
avcunda bir kan pıhtısı varsa
maktul mutlaka Cengiz Han’dır
yoksa da bu
bir muammadır
ve öyle kalmalıdır
sorgucuların bakışlarında hin
ve hunhar bir gülümseme
demek öyküm inandırıcı bulunmadı yeterince
avcumdaki jeton eriyip
bir kan pıhtısına dönüşüyor
ve gülhatmi
usulca elimden
düşüyor yere
düşüyor ve bir yaşlı kadın belirip
alıp bana vermek için eğilince
dönüşüyor bir su kasesine
bir fal bakıyor oracıkta
ve diyor:
“Pepiyadi
hani şu Veda tanrıçası
aşıktı bir zamanlar sana
sense Fenikeliydin
denizciydin
kızgın bir eriyik halindeydin
bir kızın
derlerdi yüzüyor
dilbalığı gibi narin elleri aklında
böyle şeyler
ve daha nice şeyler konuşurlardı hakkında
kaçırdın bir gece onu kayalıklara
kaçırdın ve Kayalıkların Ecesi dedin ona
sonra hükmün kesinleşti
ve insanlar
infaz için
Delos’tan geminin dönmesini beklemeye koyuldular
Atina kıyılarında
çanaktaki suyu çalkadım
ve kalabalıklar gördüm halka olmuş yürüyen
başlarındaki sarıkları
bırakmışlar bir tuba ağacının altına
ters giyilmiş kaftanlarıysa
dalgalanıyor rüzgarda
ve rüzgarın bir yelken olarak gerildiği kıyılarda
çanaktaki suyu çalkadım
duydum kanda bir borağan
çıldırıyordu baldıran
fısıldadım fısıldadım
sonsuza doğru ruhunu o zaman
bir zaman bir ışık huzmesi olarak
dalgalandın ve dalgalandın boşlukta ama
ansızın yittin sonra
üfledim üfledim
ve uzak yıldızlar gördüm suda
uzak yıldızlar ve karanlık gördüm suda
baktım bir gülhatmi göğeriyor avcumda
bir gülhatmi
ve kan pıhtıları yapraklarında
kan ve döl pıhtıları yapraklarında
daldırdım daldırdım avcumu
ve boğdum gülhatmiyi suda
uzak yıldızlarda aramam gerekti
karanlıkta
ve bulmam gerekti
bu talihsiz
bu zavallı ruhu
mutlaka
düştüm yola
düştüm
çanaktaki suyu
kıldım pusula
yolculuk varmaktan yeğdir
bense
zifiri yoksunluk ikilem doğurur
biçiminde ifade ediyorum bunu
demek istediğim
bunca serüvenden
hummalı bu yolculuktan sonra
yine de kuşku duydum
gelip karşına dikilmek konusunda
şimdiyse
bütün bildiklerimi unutmak
ve sıradan şeylere
söz gelimi
pardösündeki o dalgın lekeye
ya da tütünün sararttığı kırçıl bıyıklarına
yalnızca senin oldukları için
inanmak istiyorum “
doğrudur yıkımın
çoğu kez bir müjdeyle birlikte göründüğü
ama elimdeki gülhatmiyi düşüreli beri ben
uzaklaştım aşktan
ve aşka benzer her duygudan
artık ne görkemli bitkilerin
salınan gölgeleriyle
böceklerin tuhaf dünyalarına sarktığı
o boğucu sessizliği andıran duruşlarıyla
sorgucular ilgilendiriyor beni
ne de uydurduğum dedektif öyküleri
’94-’95
M.Bülent Kılınç
GÜNÜN ŞİİRİNİ ÇOK BEĞENDİM
Seçici Kurulu Tebrik Ediyorum.
Ağaç, kovuğunu fark edince yaşlanır
Şiiri okurken böyle bir ilham geldi içime. Yeni bir şiire malzeme buldum. Şair e teşekkür ediyorum.
Gerçektende öyle değimli? Hayat merdiveninin basamakları ellilere doğru yükseldikçe, sular durulmuyor mu? Gençliğimizdeki dikine akan o azgın sular? O asi gençlik? Çoğu tütetilmiş ömür sermayesi . Mevsim sonbahar artık. Ne aşk kalıyor ne meşk. Ne yoğun duygular..
Sinan bey,şiirimsilerinizden ve yorumsularınızdan anlaşıldığı kadarıyla yarı cahil bir insansınız.
Gününşiirine hergün acaiplikler yazıp gitmekle neyi ispat etmeye çalışıyorsunuz.Hangi duygunuzu tatmine çalışıyorsunuz kuzum anlatın anlayalım.
Yaşını başını almış Feyzi beye de soruyorum.
Buraya okul şiirleri maç haberleri asmakla nasıl bir duyguyu tatmine çalışıyorsunuz.
Sizlerin yüzünden birçok yorumcu buradan gözlerini ellerini çektiler.Ayıptır insaftır.
Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta