Umut bu mutlaka kırılır, bir kaval kemiği kıvamındadır çünkü, belki elmacık ya da köprücük.
(ki, onlar bile kırılıyor bazen, yenilen darbenin şiddetine göre.)
Ama ilk yardım diye bir şey var ve herkes yapıyor bunu her kırıktan sonra. İki tahtaya atel adı verip sabitleyince hangi kırık kaynamaz ki yerine?
Daha ilkokulda öğretilir bize kırığa atel yapmak, daha çocuk yaşta hem de, ilkyardım dersinin derse o kadar uzak, hayata o kadar yakın yerinde.
Dokuzuncu yaşımı O’ na bağlayan bir doğum günü heyecanında, bir bisiklet telaşından önce yani, öğretmenimin benimle evlenmek istemesini düşündüm doğum günü hediyesi olarak. Ve eylülün hiçbir yedisinde açılmayınca okullar, doğum günüme atel yaptım ben hüzün kıvamında. Acemi bir aşığın hijyenik saflığında.
O zamandan beri hiç korkmadım kırıklardan. Karnemdeki kırıklara atel yapamadım ama, asetonla aralarını ben buldum, herkesten uzak masum bir parkın kuytu bir bank sessizliğinde. Bu yüzden sekiz sene mükemmel bir ilişki yaşadılar. Bir boka yaramadı gerçi, şimdi ben gazetelerdeki “VASIFSIZ ELEMAN ARANIYOR” ilanlarına bakabiliyorum.
“Terzi kendi söküğünü dikemez” lafını öğrendikten sonra bıraktım artık kırıkları. O günden beri kaç kırık oldu sayamadım. Hele gönül kırıklığı. (bir tek onun tamiri yok bence, hangi gönüle tahta sokabilirsin ki?)
Benim işim değil bu, bunu bizzat meslek edinenler var. Sadece gönüle tahta değil, kafaya, bacağa beton çakanlar var. Bunlara müteahhit adı verdiler sonra. Bazı geceler 03:02 de konuk oldular evlerimize.
Şimdi ben yüreğimde bu kadar kırıkla uğraşırken, öğrendim ki, sıcak bir el, yumuşak bir omuz bütün kırıkları giderebiliyormuş yürekte dahil. Sanırım bu yüzden hepimiz kırıklar yerine suni teneffüsle daha fazla ilgilendik teneffüsten önce ilk yardım dersinde.
Öpüşmekle kırılmak, aynı derste yan yana öğretildi bize.
İşte bu yüzden, şimdi neremiz kırılsa;
ÖPÜYORUZ GEÇİYOR...
(06.05.2003/ANKARA)
Kayıt Tarihi : 25.8.2004 09:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (3)