Sana üşüdüğümü söylüyorum. Çocukmuşum da sanki çamura çıplak ayaklarımla basmışım soğuk bir kış gününde. Annem mi geliyor sen mi geliyorsun koşarak biraz da kızgın.? Annem mi sen mi? ...Üşümüşüm diyorum...Ben üşümem biliyorsun. Oysa üşümüşüm. Buz tutmuş ellerim. Bak parmaklarımın ucuna. Saçaklardan sarkan ve dikkat edilmesi gereken buz sarkıtları gibiler. Üşümüşüm diyorum. Isıtacak mısın?
Öp beni o zaman!
Sana estiğimi söylüyorum. Ucuz bir şarabın berbat tadı ile yaptığı iş arasındaki uçuruma düşüyorum eserken. Beni basınç farkları getiriyor sana. Eserken belki eski diye belki de es es es ki ki ki diye bağıran kekeme bir rüzgar oluyorum. Tadını değiştiriyorum dokunduğum yaprağın, sürtündüğüm toprağın, arasından geçtiğim saçların. Dağlar üzerinden gelen kaynağı belirsiz bir esintiyim. Eseyim mi?
Öp beni o zaman!
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum