Bu şiirimin ilk cümlesi olsun,
Yoksa sıyrılıp parfüm kokuları arasından gireceğim yok birkaç cümle inzivasına.
İnziva vakti,vazgeçtiğin anda başlar bir izmaritte.
Ordayım.
Ah! Bu kaplumbağalarda sarstı beynimi yine,
Bu hangi şiirin mavisi benle nöbetleşen saat 5 sularında?
İşgalci güçlere yenik düşmüş kırsal kesimlerimde,
Senli cümlelere bulanmış şiirleri feryat ediyorum,
Alfabemin en süslü harflerinin cenazesinde.
Belki kadavra tavırlarla raks ediyorum,
Gözlerinin çarpık kentleşmeden uzak gülüşüyle..
Geçen gün günlerden geçen gündeyim.
Geçen yıl gibi uzun ve pervasız gülüşün.
Ve bahsedilen çıngırak sesleri beni çıldırtıyor,
Tabi ki anlatırsam şiire haram sesin...
Geçen gün yine günlerden geçen gündeyim.
Gözlerin ürkek,
Ahularımın kaçıştığı bir orman
Baktıkça beni çıldırtan düzensiz siyah.
Geç bunları.
Ayır avcundaki hayat çizgisini,
Musa gibi ikiye yarıp tasasıyla varlığını...
Saçların nasıl bir tonda siyah olmalı ki,
Altında kalsın beton yığınlarının.
Bu senin şiirin,
Bir şehri bir şehir yapar
Bir şehirde,
Bir kadın.
Bir kadın, oğlum yüklü alnında.
Sıkıştırıp bir faytona vefamı,
Hasar denkleminin kentinde,
Hiç bilinmeyenli kadınların
Ve çocukların kalpleri kadar kırıklıyım..
Kirli sakallar ve fikirler içinde,
Çok sevilmeyenli bir denklemde,
Şairce konuşan
Geçmişine düşse ecdadına sarılır,
Sırat gözlerin.
Osmalı'dan kalan bir acıyla düşürüyorum düş gövdenin gül bahcesinden gözlerimi...
Henüz saat 4 e sürüklenirken,
Fatih'ten yukseliyor adın.
Suleymaniye'de bestelenip,
Kendi yara alanıma bakan dilimimden yazıyorum bu vaveylamı.
Kelimelerin celladına eş,
Giyotin kuşanmış yar duruşuyla kaşlarından öpüp.
Ben avcundaki şehri baş bilmiş bedeviyet kafilesi.
Buralarda mecnuniyet şairinin,
'Önümüzdeki şiirlere yanacağız'ları.
Gelinlik içinde bir kan.
Bir zaman çıngıraklı çoçuk,
Diş bilemiş...
Dikenli elleri güller sarılası belinde,
Anlaşılmayana kaçar gibi adam.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!