Ölü Bir Adamın Gözleri Sana Umut Olamaz
Belki bir hikâyenin başlangıcıydı tüm yaşadıklarım,
Uzun yolların yorgunluğu var, sebepsiz acılarının tarifi olmayan bir sızı,
Göğüs kafesimin tam üstünde, zamansız bir ayrılıkta.
Tane tane döküldüğümü, soluk soluğa kaldığımı o gece anladım;
Gözlerimin kırmızılığı ve kan revan içinde kalmış umutlarım,
Uçsuz bucaksız bir alaca karanlık hakim olmuş tüm nefesime.
Ölü bir adamın gözlerinden anlatıyorum.
Düşüncelere hapsolmuş beynim,
Kendini sana heba etmiş kalbimin çarpıntısında hatırladım yokluğunu.
Haykırışlarım duvarlara çarpıp bana döndüğünde anladım;
Yetim bir çocuk gibi evsiz, başsız, bomboş bir odada sensiz kaldığımı.
Senden kalan anılarım, sevinçlerin, gözlerin,
Ve vurdumduymaz bakışların ardından,
Ölü bir adamın son satırları.
Bir hikâyenin tozpembe hayallere kapıldığı bir sevginin,
Kurak topraklarda yeşermeyen bir tohumun susuzluğu gibi,
Muhtaç kalmış güneşsiz bir gece gibi,
Gökten yere çakıldığımı hissettim.
Acının tarifi yoktu;
Hatırladığım yürüdüğümüz sokaklar, kaldırım taşlarındaki kahkahalarımız,
Sahilde tebessüm eden dalgalar ve rüzgârın saçlarınla dans ettiği anlar...
Küçük bir kırıntı kaldı gözlerimden,
Yanağımdaki gamze çukuruma düşen bir avuç gözyaşından başka...
Ne kaldı ölü duygularımın uçurumunda?
Her şeyi unuturum sandım, dayanırım sandım hasretine.
Her süratte gözlerin, her yağmurda gülüşlerin,
Her rüzgârda saçların, her çiçekte kokun ve
Her gün doğumunda sıcaklığın kaldı avuçlarımda.
Nemli gözlerim, iki yakama yetişmeyen nasır tutmuş ellerim,
Gökyüzünün maviliği, toprağı hisseden bedenim...
Gelmediğin günün akşamı, toprak bağrına bağrına basıyor;
Sessiz ninnilerde, şarkılarda, ağıtlarda.
Bedenimi saran ıslak bir nefes,
Bağrını yakan bir ateş, kül olmuş hayaller,
Gözlerinde hüzünlenmiş bir pişmanlığın vedasında,
Feryat eden yüreğin, soğuk bedenime ilk defa değmiş ellerin...
Musalla taşının soğukluğunu hissedince
Uyandım o karanlık rüyadan.
Anladım ki,
Ölü bir adamın gözünde umut aranmaz;
Yaşarken sürgün olduğum kalbim,
Ölürken sevginin çare olmadığını,
Bir dünyanın iki yüzlülüğüne kurban olmuşum.
Demem o ki,
Gözlerimiz açıkken, nefes aldığımız sürece,
Kalbimize emanet edilen o sevgileri, duyguları, güzellikleri;
Yıpratmadan,
Üzmeden,
Dökmeden,
Kırmadan,
İncitmeden,
Yaşamak ve yaşatmak.
Mehmet bildir
01.09.2019
Kayıt Tarihi : 8.1.2025 22:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Pirsair
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!