Hürmet beceri saygı-bütün olarak sunar
Problemleri çözüp-hepimiz için yanar
Işık saçar çevreye- erirler bir mum gibi
Cehaletle savaşta-onlardır ilk galibi
Öğretmenler olmazsa-sarar bizi endişe
Sıkıntıda kalırız-girişemeyiz işe
Yürekteki korkuyu-gidermeye çalışır
..
Sabahları erken saatlerde mesaimiz başlıyor. Görev sorumluluğu içerisinde okullarımıza gidip öğrencilere faydalı olmak için çırpınıp duruyoruz. Ama öğrenciler çokta istekli değiller. Çoğu kez geç kalıp, devamsızlık yapmakta adeta birbirileri ile yarışıyorlar. Velileri okula çağırdığımızda pek çoğunun ilgisiz ve çocuklarından bihaber olduklarını görüyoruz. Maalesef çağırılan velilerin çoğu da okula gelmiyor.
Velinin anlayışı, öğrencim okula gidiyor ya… Oluyor. Harçlığını veriyorum, benden daha ne bekleyebilirler ki diyorlar. Ama öğrencinin velisinden, anne babasından çok şeyler beklediğinin farkına varmak istemiyorlar. İlgilenmek acaba yalnız maddi boyutu ile mi olmalı? Acaba yalnız parasal ilgi çocuğun geleceğe ümitle bakmasında yeterlimi?
Günümüzde bütün çevresel etmenler, öğrencileri olumsuz yönden etkilemeye namzet bir hal sergiliyor. Öğrencilerin birer beyaz sayfa olduğunu düşündüğümüzde, bu sayfayı başkalarının kirleteceği bir alan olmaktan kurtarmamız gerekmez mi?
Hepimiz sitem ediyoruz, Öğrencimiz okumuyor diye. Emek olmadan yemek olur mu? Bakın öğrenciler istemedikleri alanlara yönlendiriliyor. Öğrencilerle aileler birebir ilgilenmiyor ve öğrencilerinin nerede ne yaptıklarını takip etmiyorlar. Diyeceksiniz ki hangi zaman, nasıl öğrenciyi kontrol altına alayım? Ya da beni dinlemiyor? Ama sayın velilerimiz, öğrenciler bizim en değerli varlıklarımız. Evlatlarımız. Onların kötü bir durumda olmaları veya kalmaları herkesi derinden yaralar. Ama öncelikle aileleri daha da çok yaralar. Öyle değimli?
Öğrencilerimizin lise çağlarında daha çok kendilerini ön plana atma, kendilerini kanıtlama, özenme dönemleridir. Televizyonlar insanlarımıza devamlı olumsuz örnekleri veriyor. Hayali yaşam standartları, sanatçıların toplumdan kopuk halet-i ruhiyeleri ve yaşam biçimleri örnek gösteriliyor. Tabi bunlara nasıl veriliyor, gençleri koruma kanunları nasıl işliyor, hala şaşıyoruz ama maalesef durum bu. Acaba anne ve babalar bu durum karşısında neler yapıyor? Çocuklar kendilerine hep birer kahraman arıyorlar ve genellikle kahramanlarını kaba güçten yana kullanıyorlar. Acaba neden? Acaba kanunlarımızın suçlu ve suçsuzları ayırma zafiyeti mi var. Acaba kanunlarımızın yeterli olduğuna güvenmiyorlar mı?
Öğretmenler cefakâr ve vefakâr öğretmenler. Bakın böyle denildiği zaman sakın edebiyat yapılıyor sanılmasın. Günde 7 saat devamlı öğrencilerle birebirler. Hatta öyle ki, anne ve babalarında daha çok öğrencilerle ilgileniyorlar. Ama bunca karanlığın arasında yalnızca bir ışıktır onlar. Öğrenci istekli olmalı, öğrenci desteklenmeli, öğrenci izlenmeli ve öğrenciye öz güven verilmeli ki; öğretmen elindeki beyaz sayfayı çok güzel bir şekilde işlesin.
Ne yapmalıyız o halde?
..
Okumak bizim için
Çok büyükı bir hazinedir.
Öğretmenler bizim için
Bir gül gibidir.
Her zaman gülersin
Bir gülücük gibisin.
..
Başta Uluönder Atatürk olmak üzere Taşova'daki hocalarımızın Sn Gurup Başkanımız Sn Ali Rıza Atasoy beyfendinin nezdinde bütün öğretmenlerimizi öğretmenler gününü kutluyorum. Geleceğin nesilleri onların ellerinde şekillendirmektedir. Allah onlara daima azim, irade ve güç versin. Tabi ki ekonomik yönden tatminkar düzeyde maaş alamasalarda Yurdun dört bir yanında büyük fedakarlıklar vererek geleceğe ışık saçmaya devam ediyorlar Allah onlardan razı olsun. Sağolun var olun öğretmenlerim. Bu değerli hizmetlerinin önünde saygı ile eğiliyorum. Seelamlar Allaha emanet olunuz.
..
Bu tarihi duyunca benim yaşım ve üzerindekiler için İslami değerlerin Ankara’nın Sincan ilçesinde yürüyen tankların altında kaldığı gizli darbe aklıma geliyor. Neden Sincan? Çünkü bu ilçe İslami modelin yaşandığı bir nevi köy-şehir karışımı bir yerdi. O dönem ki İslami liderlerin çeşitli zamanlarda Filistin’e destek vermek dahil olmak üzere, çeşitli tiyatroların, sohbetlerin yapıldığı ve çokça buna karşı bir kesimi rahatsız eden uç açıklamaların sergilendiği yerdi.
Bu tankların görüntüleri uzun zaman televizyonlarda görüntülendi. O zamanki rahmetli Erbakan ve Tansu Çiller arasındaki koalisyon hükümeti istifa ettirilip, Refahyolsuz başka bir hükümet kuruldu. İşte bu hükümetle hızlıca Müslüman kişiler hedef alındı.
Kamuda çalışan başörtülü öğretmen, memur ne varsa istifaya zorlandı. Sanki, kötü bir kadınmış gibi, itilip kakıldı. Hakaretler edildi. Benim eşim o dönemde Ankara’nın Bala ilçesinde öğretmenlik yapıyordu. Bala, Ankara’ya 70 km uzaklıkta, gelmesi-gitmesi zaten zor şartlar altında yapılabiliyordu. Eşim, her akşam eve geldiğinde ağlıyor, başına ne geliyorsa anlatıyor, adeta geceleri kabus ve sıkıntı içinde geçiyorduk. Her gece, ne yapalım diye tartışıyorduk. Eşim her gittiğinde karşı görüşlü öğretmenlerce aşağılanıyordu çünkü. Bu duruma son vermeye karar verdik. Benim maaşım yeter dedik. Eşim göz yaşlarıyla, kahrola kahrola istifa etmek zorunda kaldı. Eşim gibi olan o kadar çok öğretmen olmuştu ki… En azından biz şanslıydık, benim güzel bir işim vardı. Ama bir çoğunun yaşantısı bozulmuş ve ağır bir sınavdan geçiyorlardı, geçim sıkıntısı yönünden.
Asker olan subay ve astsubaylar bundan farklı değildi. Eğer eşleri kapalıysa, yaş kararları çerçevesinde, askerlikten çıkarılıyordu. Askerlikten başka mesleği olmayan bu kişiler, her türlü işi denediler. Onlardan da dostlarım vardı. Herkes sanki onlara öcüymüş gibi bakıyor, kapılarını çalmıyor ve yalnızlaştırılıyordu. Askeri törenlerde, eğer öğrencinin annesi kapalıysa tören alanına giremiyordu. Kısacası eğer kadın kapalıysa, Ülkeye zarar verecek gibi, terörist gibi görülüyordu. Üniversiteye baş örtüyle giderek okumak isteyen kızlarımızın baş örtüleri zorla çıkarılıyordu. Çıkarmak istemeyen ve cebinde parası olanlar, dünyanın bir çok ülkesine hicret ederek üniversite mezunu oldular. Eğtimlerine, üniversiteden mezun olmadan bırakan o kadar çok kızımız oldu ne yazık ki…
..
Eğitimdir o'nun işi.
Kim? Derseniz,öğretmenler.
Fedakar,çalışkan kişi.
Kim? Derseniz,öğretmenler.
İyi huylu,değil arsız.
Konuşmazlar yerli,yersiz.
..
KUR’AN KURSLARI VE EĞİTİMDE ŞİDDET
Kur’an Kursları’nda eğitim ne yazık ki hala medreselerin bozulduğu, beşik ulemalarının çoğaldığı yıllardan kalma, hiçbir pedagojik dayanağı olmayan, salt kaba kuvvete dayalı sistemde devam etmektedir. Özellikle yatılı kurslarda en sık başvurulan yöntem olarak hala bu ilkel metot sürmekte, Kutsal Kitab’ımızın öğretilmesi için gönderdiğimiz çocuklara Kur’an öğreten bu müesseseler evlatlarımızı Kutsal Kitap’tan soğutmaktadırlar.
Öğretmenliğe ilk başladığım yıllarda okullarda dayak hüküm ferma idi. Hele bizim öğrenciliğimizde hocalarımızın tek bildiği yöntem buydu. Hala hayattadır bu Hocalarımız. Dayaktan başka terbiye metodu bilmeyen zavallı eğitimciler, kendilerini hiçbir zaman sorgulamıyorlar, başka bir yöntem arama zahmetine katlanmıyorlardı.
İlkokul birinci sınıftaydım; öğretmenimiz Bedia Çelik öğrencisini çok severdi. Ben onunla okumayı sevdim. Eğitim benim için güzel bir dünya oldu. Ona minnettarım. 2. sınıfta başka bir öğretmen girdi dersimize. Adı Mehmet Tombuloğlu idi. Otoriter kişiliğinin bir parçası dayaktı. Şiir ezberletirdi bize. Okuyamayınca ellerimizi o kuvvetli sopayla kızartırdı. Olanca gücüyle nazik ellerimize vurur; bunu eğiticilik addederdi. Ben her gün ezberimi yapar, tahtaya kalkınca dayak korkusuyla şaşırır ve dayağı yerdim. Bu öğretmenimi hiçbir zaman hayırla yad etmedim. O Samsun’a tayin olunca pek sevindim. İlk öğretmenim İstanbul’a tayin olmuş, buna ben pek üzülmüştüm. Son iki yıl Salih Kulaç isimli oldukça demokrat bir öğretmenimiz oldu. Kişiliğimin gelişiminde onun katkısı çoktur eminim. Arkadaşlarımın kiracısıydı. Rahmetli olmuş. Onu hep hayırla yad ederim.
Orta okul ve liseyi bir İHL. de okudum. Dayak hükümferma idi. ‘Sopa cennetten çıkma’ derlerdi öğretmenler. Dayakçı bir Müdür’ü vardı. Odasında döverdi. Müdür yardımcıları hakeza. Sınıf içinde dayak atan öğretmenler en popüler öğretmenlerdi kendilerine göre. Eğitimin tek genel geçer aracı dayak yahut not tehdidi idi. Öğretmen sınıfa hakim olmak için not defterini çıkarır baskın sözlü yapardı. Zor sorularla öğrenciye sıfır vermek marifetti.
Ben de bu dayaklardan nasibimi aldım. Ailemde hep uslu çocuktum. Bu yüzden dayak yemedim. Babam en küçük ile en büyüğümüzü döverdi. Beni annem korur, zayıf olduğum için savunur, onun tabiriyle kayışları kendi yerdi. Babam bel kemeriyle döverdi. İlk okulu bitirdikten sonra laftan etkilendiğimi gören babam biz iki ortancaya dayak atmadı.
..
Çocuklar,bu derste size
Meslekten söz edeceğim.
Diyeceklerim bitince
Sözü size vereceğim.
Bugün öğretmenler günü,
Uğur getirsin millete,
..
Eğitim-öğretim açısından en önemli güçlerden biriside televizyonlardır. Televizyonların kullanılarak yeni nesillerin eğitilmesi mümkündür. Ama tam tersi reytingler uğruna kontrolsüz yapılan yayınlar henüz kişilik gelişmesi sürecinde olan gençlerin yanlış yönlendirilmelerine ve de gençlerin kendi hayatlarını tehlikeye atacak kararlar almalarına neden olabilir. Buna pek çok örnek vermek mümkündür. Televizyonlarda toplum önünde yaşanan hayatların ya da ekonomik durumlara göre yaşanan farklı yaşantıların gençler üzerinde olumsuz etkileri kendisini gösterebilmektedir.
Okullar eğitim- öğretim yuvalarıdır. Okullarda fedakâr öğretmenler var güçleriyle eğitim ve öğretim vermeye devam etmektedirler. Ancak öğrencilerin okullarda öğrendiği bilgi ve davranışlar toplumda ve özellikle televizyon veya diğer iletişim araçlarıyla desteklenmediği için okullarda öğretilen bilgiler öğrencilerin hafızalarında kalmamakta ya da çok az bir kısmı kişiler üzerinde etkili olmaktadır.
İnsanlar tabiatları itibarıyla kolaya ve bedavaya müsaittir. Eğlenceli olsun, emeksiz olsun herkes buna meyleder. Okullarda öğrencilere ders vermek, ya da konuları öğretmek çok zorlaşmıştır. Çünkü öğrenciler toplumun gidişatına bakarak kendilerinin de nasıl olsa böyle bir emeksiz işle kurtulacaklarını tasavvur edebililer. Ama bu düşünceyi tetikleyen görsel yayınların eğitimi destekler bir duruma gelmeleri eğitim öğretimde büyük bir gelişmeye katkıda bulunabilir. Kitap okuma alışkanlığı toplumumuzda çok düşüktür. Çünkü hazıra alışmış olan öğrenciler, okuma gibi çaba isteyen okuma alışkanlığı uğraşı içerisine pek girmezler. Okula giden öğrencilerin yönlendirilmesinde velilere büyük görevler düşer. Okurken kimse eğlenmesin ya da televizyon seyretmesin dememekteyiz. Yalnızca isteğimiz, televizyon kanallarındaki programların denetlenerek kişiyi olumsuz etkileyen programların izlenmesini denetlemeleri gerekmektedir. Çünkü hem bu yayınlar kişinin kafasını karıştırır, hemde öğrencilere çalışma zamanı ve çalışma ortamlarını elinden almaktadır.
Öğretmenler artık doğruları anlatmakta çok zorlu çekmektedirler. Çünkü karşılarında hep yanlış bilgilerle donanımlı doğruyu öğrenmek istemeyen öğrenciler çıkmaktadır. Bunlar hem anlatılanları dinlememekte hemde eğitim öğretime büyük zararlar vermektedir. Bir yazarımızın dediği gibi’’aptal kutusu’’ bağımlılık yapmaktan kendisini alamamaktadır. Aileler artık çocuklarına söz geçiremez duruma gelmiştir. Eğitimde bizim en önemli problemimiz aslında yeni yetişen gençlerimizin öğrenmeye arzulu olmamaları, gençlerin kendileri için herhangi bir hedeflerinin olmamasıdır.
Aslında öğrencilerimizin tam anlamıyla eğitimi için hem devlete, hem görsel yayın yapan kurumlara hemde velilere büyük iş düşmektedir. Öğrencilerimiz bizim tertemiz, lekesiz varlıklarımızdır. Onların daha iyi yetişmeleri ve eğitilmeleri için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız. Doğumu itibarıyla büyük fedakârlıklar yaptığımız çocuklarımız, öğrencilerimiz için bu fedakârlığımıza devam etmeli onların iyi bir eğitim görmeleri için gereken mücadeleyi ve fedakârlığı yapmalıyız. Onları yarı yolda bırakmamak, onların eğitimine destek olmak için
Onların önüne çıkan her türlü engeli ortadan kaldırmak hepimizin görevidir diye düşünüyorum.
..
yeni gün görmekteyiz sanırlar
biz gözünüzde birer bebe öğretmenim
öğrettiğin bilgiyle düzeliyor yanlışlar
ki unutulur mu gösterdiğin çaba öğretmenim
kimi üzüntülü kimi sinirli, ağlamaklısın
sınıfa girmeden bırakır, dersi işlersin
..
Saygın Öğretmen arkadaşlarım
2014
Öğretmenler Gününüz
Kutlu Olsun
..
Öğretmenim
Öğretmenim Şımarınca sustururdun beni,
Sanki çiçekleri suluyormuş gibi,
Baktın bana,
Büyüttün bizi emek vererek,
Biz bu iyiliği nasıl öderiz,
Tek söylediğin şu,
..
İnsanlar için bir şeyler yapmak,insanların aklını ve gönlünü tutuşturmaktan alınacak zevk,hayatı israf etmenin zevkinden çok daha büyüktür.Bu açıdan bakınca belki de Dünya'nın en şanslı insanlarıdır öğretmenler.Çevremizin daha aydınlık, mutluluk dolu,daha insanca yaşanabilir olması yolunda çalışmak gibi,yer yüzünü cennete çevirmek gibi kutsal bir görevin rozeti iliştirilmiştir yakalarına.Böylesine kutsal bir görevi üstlenebilme şansına sahip oldukları için şanslıdır öğretmenler.
Zorlukların çokluğu ve engellerin büyüklüğü onların yok olmasına sebep olmaz.Tam tersine onları daha da güçlendirir.
Ulus ve ülke çıkarlarına göz diken yabancı güçlere karşı dirençli olmanın en önemli yolu kültür ve uygarlık yönünden yüksek olmaktır.Bu anlamda çıtanın yükseltilmesinde de en büyük sorumluluk ve en etkin rol yine öğretmenlerindir.
Sorumlu bir öğretmen hiç bir öğrencisinin ışıksız bir ortamda yetişen zayıf ve soluk bir çiçek gibi olmasını istemez.Öğrenci zekasını kullanmayı,çalışkan, atak ve nazik olmayı da okuldan öğretmeninden öğrenir.Öğrenci öğretmene verilmiş bir emanettir.Onun zihinsel ve düşünsel gelişiminden öğretmen sorumludur.Öğrencinin beyni gibi yüreği de öğretmene emanet edilmiştir.Onlarda sağlam bir ahlaki yapı oluşturmak, merhametli,insanları ve doğayı seven, tüm canlıların yaşam hakkına saygı duyan.ülkesini ve tüm Dünya'yı önemseyen, koruyan saygılı bireyler olmayı öğretmek te öğretmenin görevidir.
Çocuğun ruhunun ateşini yakacak,onlara kanatlar takacak,dinamik düşünceli,uyanık ruhlu bireyler olmaları yolunda çalışmaktan yorulmayan, usanmayan,aksine heyecan ve zevk duyan özverili, örnek bir ustadır öğretmen...
..
Antolojideki öğretmenlerimizin şahsında, yurtta ve yurt dışındaki bütün cefakar öğretmenlerimizin, öğretmenler haftasını içtenlikle kutluyorum...
Her konuda önder olan, okumayı teşvik eden, ilk öğretmen Atatürkümüzün ruhu şad olsun...
Bu ulvi meslek sahipleri öğretmenlerimizin, daha iyi şartlarda müreffeh yaşamalarını diliyorum...
..
Öğretmenler benzer bir köprüye,
Üstünden gelip geçen çok olur.
Bu dünyada bilmiyorum niye?
Onun kıymeti neden yok olur?
..
YAZMALIYIM
Kaçtım.Evet,odama kaçtım.19 Mayıs bayramı nedeniyle,okullar tatil olduğundan ve öğretmenler de gelmediğinden.Kafeteryadaki sergiyi bekleme nöbetini bir arkadaşıma devrederek.Yemek sonrası,ağzımda kahve tadıyla birlikte,fırladım yukarı.Bu kez,RAVEL eşlik ediyor bana.Sadece BOLERO var sanmıştım.Sürpriiiz,dedi bana.Başka yapıtlarınıda sunarak.Gökyüzü gibi,ışıltılı bir gülümseyiş var yüreğimde,gözlerimde dudaklarımda.Çünkü,yazmak için olanak yarattım.Çaldım o zamanı.Hep iki arada,bir derede yazabiliyorum şiirlerimi,yazılarımı.Bana mutluluk nedir? diye sorsalar.SEVGİ VE Y A Z M A K derim.Sait Faik’e,varlığımı karesiyle çarparak katılıyorum.”YAZMASAYDIM ÖLECEKTİM”demişti ya.O belki gerçekten,belki de mecazi anlamda söylemiştir.Ama ben,gerçekten varolamazdım.Düşünemiyorum bile.Ardımda bıraktığım yıllara baktığımda.Her tarafı incecik,kaygan camlarla kaplı,derin mi derin bir uçurumun dibinden çıkarak,bu günlere ulaştığımı görüyorum.Kimse görmüyordu,bilmiyordu,inanmıyordu.Ben biliyordum,tek kendime tutunarak,o sonu yok gibi görünen cam uçurumdan,çıkabileceğimi.Sözcüklerim vardı,tadına doyulmaz oyunlar oynadığım.Hayatla,dünyayla,evrenle bile dalga geçtiğim.Dudaklarımdaki gülüşlerle,gözlerimdeki yaramaz ışıklarla,meydan okuduğum.MEYDAN OKUMAK! ! ! Sanırım benim özetim bu.Kocaman bir H A Y I R! ! ! çekebilmek.Sözcüklerim,yani oyuncaklarım.Bilinçsizdi önceleri.Şeker,süt,ciklet ve çikolata tadındaydı.Başka dereleri,çayları,ırmakları,nehirleri bilmeyen,küçücük bir akıştı kendi halinde ve yolunda.Şimdi,tüm tatların,doyumların ötesinde,tanımsız bir haz.Doğanın,evrenin tüm seslerini,dayanılmaz çağrılarını,taa en derinde duyumsayarak.Hem onlara karışan,hem de,yine kendi yolunda bir akış çağıl çağıl.Sen hep yazmalısın diyorlar bana.Evet,son soluğuma dek yazacağım.Tüm savaşımım bunun için diyorum.Ve aklımdan da geçiriyorum.KENDİME BAŞKA ŞANS TANIMADIM VE TANIMIYORUM Kİ.Benim en güzel armağanlarımdan birisi,yazabilme yetisi.Tüm armağanlarımla birlikte,en iyi biçimde değerlendirmeye çalışıyorum.(BOLERO 2. KEZ, AZDAN BAŞLAYARAK.SÜREKLİ KATILIMLARLA ÇOĞALIP,HIZLANARAK,SOLUK SOLUĞA YÜREĞİMDE.) Çoğu kez üzülüyorum.Aklımda,şiir-yazı yazma istemi varken.Bambaşka şeyler yapmak zorunda kaldığıma ve zaman bulamadığıma.Hayatın gerçekleri,o işler.Ama benim de bir gerçeğim var.Yani,varolma nedenim.Duvardaki Atatürk portresininin gözlerine bakarak.”Değiştirmeliyim her şeyi diye mırıldanıyorum.Evet,değiştirmeliyim.Usul ve emin adımlarla,o yoldayım.Bir arkadaşım:6 saatte yazdım şiirimi demişti.Birçoklarından da duyuyorum.Ya da okuyorum,günlerce-aylarca çalışılıp,uğraşıldığını.Benim,6 saat uğraşmaya hem zamanım yok.Hem de sıkılırım.Geçerim bilgisayarın başına.Görünmeyen bir el dolaşır usumda,yüreğimde.Büyülenirim sanki.Akıp gelir sözcükler.Bambaşka bir boyuttayımdır.Oyun kısa sürmek zorundadır.Kesin ve net.Oynar,biçimlendirir,bitirir bırakırım. O Y U N.Yaşamın kendisi bir oyun-yorum değil mi? Oyuncaklarımı çok seviyorum.S Ö Z C Ü K L E R İ M İ. Teşekkürler ey yüce yaratıcı.Teşekkürler doğa anam.Ben hep YAZMALIYIM.YAZMAK,MUTLULUĞUN RESMİNİ ÇİZİYOR YÜREĞİME.BEN DE,DUDAKLARIMDAKİ GÜLÜŞLERLE,HAYATA ÇİZİYORUM.
Nilgün Acar
20. 05. 2008
..
Acı çekmemeyi öğret bana
Öğretmenim demişsin.
Sevmeyi sevilmeyi..
Sevme sevilme tamam da
Acı çekmemeyi nasıl öğreteyim sana?
Öğretmenlerdir en çok acıyı çeker..
..
Minik kalplerin kıvılcımı,
Genç gözlerin ateşi,
Mehmed'in cesareti,
Şairlerin duygusu,
Nağmelerin akışı,
Alimlerin tefekkürü,
Şehidlerin son bakışı,
..
Toplumsal kalkınmanın öğretmendir mimarı
İyi ki siz varsınız kutlu olsun gününüz!
Sayenizde oluyor bu ülkenin imarı
Saygılar öğretmenim, kahramandır ününüz
Milleti geleceğe taşıyan öğretmenler
Bu kutsal dava için yaşayan öğretmenler
..
Eğitim üzerine yazılar:
EĞİTİMDE ÖĞRETMEN FAKTÖRÜ
Eğitim zorlu süreçtir. Öğretmen bu süreçte en etkili eleman. Ancak bu etki olumlu da olabiliyor, olumsuz da. Tüm imkanlara rağmen eğer öğretmen unsuru eksikse, yani mesleğinde donanım yoksunluğu yaşıyorsa eğitim aksayacaktır.
Bu süreç zorlu bir süreçtir evet. Öğretmen mesleğinde yeterli, araştırma ve öğrenmeye açık, okuma alışkanlığı olan bir tip ise ne ala. Aksi halde durum vahimdir. Eğitimin bu en önemli elemanı eğitim için bir engeldir. Tek başına bütün yapılan masraflara, sağlanan bütün imkanlara rağmen eğitim amacına ulaşamayacak, tam aksine yanlış ve aksi istikamete gidecek, yapılmak istenen her şey akamete uğrayacaktır.
..