Yıllar akıp gidiyor ömrümden
Bir sebep var bilmiyorum, özümden.
Gidiyorum, yıllar var ki sözümden
Görmeyin beni, seviyorum gönülden.
..
sabah yedide kalktım..gün uzundu..sensizliğinde uzadıkça uzadı..çamurdu yerler,soğuktu.insanların yüreklerinde umutlar biraz daha solgun..koskoca dağlarda daha tek tük olmuş çiçekler.seni düşündüm.bir öğretmen dedim.nede çok öğretmiş sevdayı..bulut buluttu gözlerim..en sonunda ağladım..ağlarken sensizlikten utandım.daha bir başka özledim,daha bir başka istedim seni,gün uzadıkça uzadı bitmek bilmedi.kızacaksın,ama kızma.....iyiki ölüm var dedim...yoksa sensizliğinde sonsuza dek nasıl yaşanır..ölünce göz açıp kapayıncaya kadar senin de yanımda olacağına inandım.artık sonsuzlukta hep seninle olacağıma sevindim.benim avuntularımdı bunlar..hep aramızda binyıllık ayrılık var.bin yıl daha nasıl yaşarım...! nar fidanlarını dikerken herkezin ellerine dikenler battı.eldivensizken bile bir bana batmıyor bu dikenler..içime batırdığın diken okadar acıki,dünyadali dikenlerin hükmümü kaldı..bitmeyen acılarımla büyüyor içimdeki diken...acılarımın içinde,senin o güzel dünyanı kendime yakıştıramadım..rujları yoktu kadınların,eleri nasırlı,gözleri umutsuzdu...ne çabuk büyüyordu acılar..yediveren dikenler gibi.sevdamız bundan ölüme..! nede çok dünyalar vardı..bir yanına dönüp bakmadığın dikenler olan dünyalar..buda benim sevdammış,deyip göremediğin dünyalar..faşistliğine vurdun hep..bu benden kopsunda dedin..! kopamadım işte..! kopsam giderdim,ağlamamazdın şimdiye çoktan ölümlerim olurdu..! ben seni faşistliğinle sevdim..devrimciliğimle sevdim...dudaklarındaki bir günlük rujdağlarda çapa tutan,utangaç kadınlarınellerindeki nasırların bir aylık bedeli olsun..doğallığın güzeldi.ruj dudaklarının güzelliğini silmiş..evet bir faşiti sevdim..sevda o kadar kolaysa bir devrimciyide sen sev...! bu gün filistinlere gittim..bebelerin gözlerinde ağladım..ayaklarım suların içinde yaştı..binyıl gibi gün sürdü..hiç bitmedi..dönüp arkana şöyle bi bakamadın,buda benim sevdammış diyemedin..bin ölüm öptü beni..bir sen öpemedim..yokluk,yoksulluk,sensizlik günleriydi..ağır günlerdi..yağmayan yağmurlarla büyüdüm ben..onun için yağmurlarda seni daha çok özlüyorum ben..
..
Bir çiçek daha koptu dalından
Pamuk tarlasına gülüm dök gözlerini
Ayşe öğretmen geçmez artık okul yolundan
Mezbahalara,kasaplara dik gözlerini
Bana güneş okulundan haber getirin
Karanlığa isyanım var verin öğretmenimi
..
geleceğe söylenmiş
ne varsa
sorgula
susan dili
sor
kim taşır onurla
..
Kim miyim?
Ben,seneler önce milletin efendisi ilan edildimAma,hiçbir sofradan tok kalktığım olmadı benimYine şükür gözüm tok, Bir tas tarhana yeter ,diyen bir efendiyimBenim asıl açlığım ;okul,öğretmen,bilgiVe hiç anlamam neden cahil bırakırlar beni?Neden Ayşe bebeler solarlar elimizde?
Neden Eminekadın sızlar sabaha kadar?Neden benim insanım bu kadar kısa yaşar?Neden gülmez yüzleri bir güneş gibi sanki?Neden hiç anlatmazlar başka memleketleri Adını bilmediğim denizi,toprakları Efendiysek ağalar bu nasıl efendilik?Nereye gider böyle ;bu körlük,bu cahillik!
..
2005 YILI İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ “BİR ZAMANLAR BEN DE ÖĞRENCİYDİM” KONULU “ÖYKÜ” YARIŞMASI ÜÇÜNCÜSÜ
TEŞEKKÜRLER ÖĞRETMENİM
Bazıları şehirlerin kokuları olduğuna inanır; bazıları ise tadı. Bazıları şehirleri kadınlara benzetir; bazıları ise çocuklara…Bense şehirlerin bir rengi olduğuna inanırım.
..
ÜÇ BÜYÜK ÖĞRETMEN..
Ben,
yurdumda
Üç büyük öğretmen,
üç büyük insan gördüm,
biri Mustafa Kemaldi,
..
Büyürken hep doktor, öğretmen vs olma telaşındaydık,
Oysa biz sadece mutlu olmayı istemeyi unuttuk...
Şimdi mutluluk dışında her şeyimiz var...
..
Doğarkende yalnızdık bu hayatta ölürkende.. Boşuna insanoğlu demiyorlar bize!
Sonuçta ya yalnızız ya da pişmanız.
Peki mutlu olmayı becermeyi hiç bilmeyiz? insanız ya öğretmen ya öğrenciyiz!
Mutlu muyuz bence değiliz
..
Her Kur'an okuyan Insan Olsaydı her Namaz Kılan Huzurlu Hissetseydi Kendini.
Insanlarımız Ölmezdi Ve Bukadar Şeytan'i Görünmezlerdi
Her Öğretmen Ezberlediğini Değilde Gerçekleri Öğretseydi.
Çocuklarımız Okuldan Kaçmak Yerine Öğretmenleriyle Yaşamak İsterlerdi..!
..
Eliinde çantası,
Kolunda pardesü;
Çıkıyordu:
Köye varan yokuşu...
Ansızın,bir ses duydu irkidi;
Bir kayada ötüyordu,
..
Öğretmen olsaydım keşke! ..
Baharı beklemezdim çiçekleri görmek için…
Eylül’de de açardı çiçeklerim…
Beklemezdim illâki baharı…
Her sabah koklardım onları…
Uzaklığım olurdu onlardan, bir tek yazları…
Tadardım onlarla birlikte, çocuksu duyguları…
..
Şehit Öğretmenlere…
Mâlum dörtlükle başlamıştı her şey:
“Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda yürüyen genç arkadaş,
..
Muhterem ise içmez, dosta tavsiye etmez,
Maneviyat emretmez, akıllısı önermez…
Öğretmen desteklemez, anne, baba men eder,
Örf ve adetler kınar, din adamı reddeder…
(1994)
..
Biri doktor öteki öğretmen
Balık tutuyorlardı oltayla
Katakekaumene'de küçük bir gölette,yalnızdılar
Selam verdim gözleriyle aldılar
Kirpiklerimiz kırpıştı hep birlikte,dalgındılar
.........
........
..
en iyi öğretmen hayat'tır
sizi hep dost bilip güvendiklerinizle imtihan eder
ya uğruna can verebileceğiniz kardeşleriniz olur
yada ömür boyu çekeceğiniz yürek sızısı
..
Küçük bir filizdim, şimdi dal oldum,
Hep senin sayende, can öğretmenim!
Bin bir emeğinle şimdi al oldum,
Seninle renk buldum, ben öğretmenim!
*
Sen yokken bu âlem bilmece idi,
Sensiz gündüzlerim hep gece idi,
..
Duvarda, vitray süsleme sanatı örneklerinden bir gece lambası asılı. Kapı pencere, doğrama üzerine ince kavak dalların¬dan alınan kapaklarla kapatılmış, verniğin altında yeşil renk, derinleşip, durulanmış, insanın gözü doyuyor izledikçe.
Uzunlu, kısalı, eni boyu bir birine uymayan tahta¬lardan yapılmış bir masa. Ayakları yuvarlak kızılçam dalından, üzeri verniklenmiş, tahta çivilerle tutturulmuş birbirine. Testerenin, törpünün izlerini görüyorsunuz. Kaba saba ama özgün gereçlerle donanmış oda.
Yere boydan boya duvarda asılı halının bir eşi serili. Odanın üç duvarına aynı öz renk ve desenli halı yastıklar dayalı. Bulunduğunuz odaya girmeden önce burnunuza dar, taş duvarlar arasında oluşan ince salonda, nefis bir yemek kokusu geliyor. Odada yerdeki renkli, çiçekli kumaşlardan yapılmış minderlerin üzerine oturur oturmaz, orta yaşlı, her hareketinde kendine has güzellik ve olgunluk yansıtan, esmer, uzun boylu, bakımlı güzel, bir hanım karşılıyor. Çevresine yaydığı erinci size uzatır gibi elini uza¬tıyor ve hoş geldiniz sözüyle odanın içine düşüyorsunuz.
Az sonra evin beyi içeri giriyor. Elini beline bastırmış dört parmağı arkadan beline destek verirken başparmağı ile oma kemiğinden destek aldığını duyum¬suyorsunuz. Elini size uzatırken yüzündeki çizgilerden. ince bir sancıyı elmacık kemikleri ve gözünü çevreleyen bir yay gibi açılıp kapanan kırışıklıklarda görüyorsunuz.
Yüzünde ki renklerin yer değişimi ile doğrulurken içindeki sancının da gittiğini görü¬yorsunuz. O yavaş hareketlerden sonra yün minderlerin birinin üstüne kendini bir çuval gibi bırakıyor. Hoş beşini tamamlar tamamlamaz elini minderin üzerinde gezdirip bir şey arandığını ve bulamadığından ötürü yüzünde esen fırtınayı çizgilerde görüyorsunuz. Karısı ulaşıyor imdadına. “İşte Yusufçuk işte, aranma boşuna, çocuklar kaldırmışlar ayakaltından”. Karısı televizyonun üzerinden aldığı uzaktan kumanda aletini yetiştirdi eline, çıkıp gitti.
Televizyonu açtı. Bir kaç kanal gezip, bunun da tiryakisi olduk bey bu Türkiye' de. Yabanda hiç zaman bulamıyorduk böyle şeylere. Bulduğum her boş zamanda uyudum. Ah! Şimdi o da yok ya son beş altı aydır.
Öğretmen:
..
Uzun bir dönemin bitişi işte böyle belli olur
Karnelerinde çalışkanlar daha çok mutludur.
Öğretmen elinde getirir bak hepsi aynı renk
Ama içleri farklı hiç biri diğerine değil denk
Şimdi ne kadar üzerine düştüysek dersimizin
Böylece karnede gördük bilgimizi, kendimizi..
Çok çalışıp uğraşan hakkı olan derecelerde
..
Yıl bindokuzyüz altmışlı yıllar
Okulumuz kaynaşlı ilkokulu
Pırıl pırıl genç idalist öğretmen
Allah senden razı olsun Handan Bölge öğretmenim
Kırk sene önce sini bir düşünün
Okuma yazmayı bilen hemen hemen hiç yok
Bırakın köyleri ilçelerde bile okul yok.
..