Genç adam, o gün daha başka bakıyordu çevresine, insanlara, yaşadığı hayata. İçinde sonsuz bir huzur hissediyordu.
Güne her günden daha erken başlamıştı. Annesi için odunları kırmış, ocak başına kadar götürmüş, hatta ocağı yakmaya hazır hale getirmiş öylece bırakmıştı.
Evden çıktığında güneş henüz doğmamıştı. Bir gün önce coşkunca yağan yağmur, gökyüzünü dinlenmiş ve sükun içinde bırakmıştı.
Sabah rüzgarı genç adamı ürpertiyordu; fakat o, rüzgarı derin derin içine çekiyor, sonra nefesini hafifçe bırakıyordu. Az sonra ezan okunacaktı. Camii avlusunda abdestini aldı. Hazır bekledi.
Ezan okunmaya başlayınca camiye girdi ve namazını kıldı. Dışarı çıktığında güneş doğmuştu.
Uzun ve tek bir cümle,
Sonrası...
Önce sana seni çok ama çok
Sevmediğimi söyleyeceğim
Ayrılmadan önce ise seni sevdiğimi
İlk defa yalansız,dolansız.
Bir evi olacaktı.
İçinde deniz,kıyısında yelkenli.
Denizde balıkları olacaktı
Hiç yapmadığı bir şeyi yapacaktı
Doğacak her aydınlıkta
Rüzgarla sohbet ettim
Ulu ortaydı,
Ellerini tuttum üşümenin.
Sarıldım...
saçlarına güneşi takıp takıştırmışsın
gözlerinde cam göbeği yakamozlar
aşk'ın al'ı düşmüş dudaklarına
gülüşlerin dökülüyor gamzelerinden
sağanak yağış halinde
Ayaklarım birbirine dolana dolana
İçmiş gibi
Gökyüzündeki ışığı yakalamak için
Koşar adımlarla arşınlıyorum yolları
Kim bağlayabilir benim deli yüreğimi
Kış geldi ya
Ağaçların çıplak kalmasına
Üzüntüm
Kuşlarda gitti
Bir serçemiz bile kalmadı ya
Bir gölge oyununda
Perdenin ardında,
Cansız bir kuklayı
Birkaçip parçasıyla
Bağlayıp oynatıyorum
Karanlığın içinde yanan
Güneş olup kemiğimize,iliğimize işliyor önce
Sonra ruhumuza sızıyor,biraz sinsice...
Kimse kapıdan bacadan kovamaz pek baharı
Amma velakin çiçeklerin bu yıl pek yok ayarı...
Hayatımın mavi olmasını isterdim
Kalemim gibi
Kalemimden dökülen mürekkep gibi
Ve gökkubbe gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!