ay gibi
arza bağlı semaya asılı nebi
önce lal
dünyanın gürültüsünden el etek çekmiş
keskin bir suskunluk
yeryüzünün ateşli telaşlarını kesen
soğuk bir isyan
sonra hilal
dünya gecesini yırtan
uyanır ince sızılı rüyalara
kederli inzivaların çeperini zorlayan
sabah ışıklarına açılır gözleri
ümitli bekleyişlerin avuçlarını dolduran
kulak kesilir berrak sezişlere
ve sonunda
bedir olur
dönüşür ayın on dördüne
dünyanın gecesini dağıtan
nur sütunu olarak başlar inişi
hiranın göğsünden şehirlerin ufkuna
yağmuru düşürür çölün gövdesine
bölünür ay
semaya ağan bir arzlının işaret parmağıyla
ancak o vakit çekilir güneşin önünden
kırılır birden
kabuğunu çatlatır
terk eder kendi yüzünü
özünün adresini verir gözlere
itiraf eder ışığın da perde olabileceğini
nurdan öte
söyler nur olduğunu
iki parçası
iki kanat
birbirine bitişik iki yay
yoğrulur en güzel hale
var eden ile
var edilenler arasında
biricik noktanın nöbetine durur
bura ile öte arasında
bir noktalık temasın
yapar gözcülüğünü
görünenlerin gömleğinde bir yırtılışa işaret
görünmeyen hakikatin teninden
nur beyaz bir haber
nasıl bir ayki
semaya asılı
yere bakar
peygamber de
arza basar
semada yürür
ay yarılması
sözcüsüdür
göklere hükmeden alemler Rabbinin
semadan yere bakar
yerden göğe bakışın hatırasıdır gece yürüyüşü
insan fıtratının dal uçlarından göğe uzanan
meyvesidir kadim sancıların
arzın semaya taşmasıdır
bu da nesi
kurumuş kül olmuş
kızgınca kudurmuş
çatlamış dudakları
sanki doğmuş ateşte
gökte ateş duygusu
sanki çölün ateşi sıkıldı terledi de
damla damla söndü üzüntüden
hüzünlerinden ateş gibi kızdı
buharlaştı
Hakk’ın sesi ve ihtişamı
havai fişeklerini saçarlarken göklere
müşrikler çığlık atar
kör olurlar
sağır olurlar
felç olurlar
muştuları duyamazlar
göremezler korkutuş yıldırımlarını
bozgun askerler yerinde kala kalır
nasıl ki, ebrehe’nin ordusu dağıldı ya
iki avuçtan atılanla
bir ordu kör olmuştu ya
yere saplanmıştı
işte öyle .
Rabbine yalvarır yalvarmaz
balığın karnından atılanın çıkışını andırmıştı ya
ve aynı anda yere putları devrilip
yıkılmıştı
ve vahy yolundan çekilip gitmişlerdi
işte öyle
o kurak vadilerde
bulut akıttı durdu suyu
öylesine ki
oldu her sel bir arim seli
her sahabi
bir deniz ırmağı
bırakın konuşalım
anlatalım o mucizeleri
yakılan o şölen ateşlerini
nasıl uzanabilir hayali
övüşün o yüceliklerine
ki orda hüküm sürer o harika şahitlik
ebedidir
sonsuzdur
zamanla kayıtlı değil
redfer
Kayıt Tarihi : 17.1.2025 00:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!