Yıkıldı göğsüme kara bulutlar
Gökyüzü eski bir aşkı yağıyor
Bu akşamüstü
Onu görüyorum karşı kaldırımda
Tuhaf tuhaf karanlığa bakıyor
Ağlıyor mu?
-Aç kapıyı bezirgânbaşı!
-Kapı hakkı ne verirsin?
-Ardımdaki yâdigâr olsun.
Anadolu köylerinden biri...
Çok eski bir zamanı gösteriyor takvimler..
Gül mü yaraladı yine göğsünü?
Nedir bu feryadın yaralı bülbül?
Şirindir suretin, sevdim süsünü,
Al, beyaz üstüne karalı bülbül.
Ben de âşık oldum bir gül cemâle,
Karanlık, karanlık, hep karanlık…
Görünmüyor bir ışık uzakta…
Ağlayış sonsuz, gülüş bir anlık…
Kimsesiz bir çocuğum sokakta.
Tanrı'm verdiğin keder ve acı,
bu kente yağmur yağar
ben ağlarım
onu gördüm karşı kaldırımda
biriyle konuşuyordu gördüm
Duyarım
Düşer ovaya bir kırlangıç sesi
Dağlarda menekşeler yaseminler
Buram buram papatya kokar kırlar
Yaylalarda köylüler
Masal çeşmelerden su içer
Kimi zaman düşüme
Eski bir Anadolu köyü girer,
Buz gibi çeşmeleriyle,
Bir ormanın gölgesinde…
Köy horozları öter ilkin
Tanyeri ağarırken.
Esîr-i bâdeleriz, sakınma meyi bizden;
Bugün dertliyiz sâki, gel dinle neyi bizden.
Aşk u sevdâ elinden bin pareye bölündük;
Ol Kerem’in, Mecnûn’un durumu iyi bizden.
bir türlü uyumaz uykuları
yatak, yorgan mahzûn bekler
dışarda bir deli fırtına
karanlığın gözleri ağlatan
eski bir şiir üşür takvimde
Ve karanlık doğruluyor, hırçın bir çalar saat gibi
uyandırıyor düşlerimi. Meçhullerde yırtık bir gemi
nefesi… Öksüz şiirler hazin bir sonbaharın izinde..
Ne zaman kendime geldiysem sersem geceler hep
yolumu kesti. Sabahları bekledim anne. Sabahlar
ki eski bir şarkı gibi güzeldirler. Onlar ne kadar



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!