Seninle bir eve sığabiliriz sevdiğim
Gövdemiz ve yüreğimizle
Bir gemiye biner gibi binebilir,
Bir eve sığınabiliriz bu tufanda
Yeşil ağaçlı parklardan,
Sana gelsem diyorum
Kanatsız rüzgarsız yelkensiz
Kapını tıklatmadan
Pencerene dokunmadan
Sana dokunsam
Sensizliğin dansını oynuyorum bu gece
Ne olur bana ellerini ver
Gözlerinin tenhalığı yeter
Uzaklarda ayak seslerin
Yüreğimin avare köşelerinde
Yine bilinmez karanlıklara gömüleceğim
Başı suya batırılmış bir sanık gibi
Görünmez bir celladın elinde öleceğim
Sudan çıkarılmış çırpınan bir balık gibi
Bir yokluğun avucunda can vereceğim
Mezarlıklar arasından geçip
Bir damla gibi ırmaklar için aktım bir zaman
Çocukların kulaklarına fısıldanan duaydı ismim
Ve ben güneşin sırtında gezindim asırlarca
Bir katrenin amansız yolculuğunda
Vatansız bir rüzgarın isyanında
Ne vakit terk etmeyi düşünsem bu şehri
Mavisine karışır bulutlar
Çocuklar ağlaşır
Evlerin camlarına çöker yalnızlık
Ve aşina yollar döşenir
Kalbimin bozkırlarına
Ölüm hapsetti bizi hayatın pençesine
Hayat ölümün gölgesine
Hıçkırıklar eşliğinde doğduk
Aldatılmış insanların kahkahalarına
Sevincimizi umutlarla boğduk
Bataklıktan çıkmış kara kelebekler gibiyim
Hayattan bıkmışım umutsuz zavallı biriyim
Lanet kaderimin bahtsız zayıf bir esiriyim
Umut öğretmenim ne olur kurtar beni burdan
Ellerim tutmuyor ne bir defter ne de bir kitap
Bir gemi daha ayrıldı limandan bugün
Bir gemi daha sessiz sedasız
Azgın dalgalara göğsünü gere gere bugün
Bir gemi daha ayrıldı limandan
Balosunu kalbini ve cüzdanını bir aşkın
Hala gözlerimizde o nur rengin
Şefkatin derin merhametin engin
Bulunmaz her iki cihanda dengin
Çöllerde açan gülsün ya Muhammed
Tılsımlı vuslatın sırrına erdim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!