Bir Nihal ki, gönlümde hem hicran hem visal;
Bir Nihal ki, her hali bana bir esmal...
Gül yüzünde hüznün telvinî ile yazar
Âlem-i süflîden âlâya bir mi’râc.
Sen diyorsun: “–Nihal’im!” O, “Efendim!” diyecek…
Bir muammâsın ki, aşkınla hem âşık, hem ma’şuk;
Bir nefesten ibaret bu cihan, bâki kalan;
Nihal’in vuslatıdır, ölümü bekleyen can.
Gözlerinde “Lâ-Mekân”ın sırrı gizli, Nihal’im;
Gönlümüzde zamansız, mekânsız bir âlem.
“Kâbe”sin kıbledir, her secdemde bulurum huzur;
“Hak”ı bildim, Nihal’im, seninle bildim “Hû”yu…
Gülşen-i ümidinde her diken bir sırr-ı aşk;
Her firâkın, visâle döner gizli bir ferman.
“Nihal Hanımefendiciğim” sen, bir kitâb-ı aşkın
Her sahifesinde mahrem kalan bir nüshası…
Aşkınla yandı gönül, oldu “kebâb” bu ten;
Her düşen yaş, yerinde biter bir gül-i ter.
Yolcusun kalbimin, hem yol, hem yolcusun;
Nihal’siz bir an, sensiz bir “ân-ı seyyâl”…
Mest olup aşkının bâdesinden, ser-hoş oldum;
Gördüm esrârını, hem “Hem-dem-i Cem” oldum.
Yâr olmak böyle miydi? Sen hem “yâr”, hem “dost”;
Canan’sın, canımda can, hem “Mir’ât-ı Hudâ”…
Gönlümüz bir “Mecnûn” ki, senin aşkınla dolu;
“Leylâ” değil, adın “Nihal” oldu gönül hânesine.
Her nefes, zikrinle doldu, “Nihal, Nihal, Nihal”;
Bir “Hu” oldu aşkın, kalbimde vird-i zebân…
Aşkınla yanmakta bu gönül, bir “kandil” oldu;
Her damla yaş, yerinde bir “nûr” olup aktı.
“Nihal Hanımefendiciğim” sen, hem “hâce”, hem “dilber”;
Aşkınla buldum, gizli olan sırr-ı vücûdu…
Ey Nihal! Sen hem “şâh”, hem “kulun” olduğum;
Gönlümde taht kurmuş, bir “Sultân-ı aşk”sın.
Varlığın bir “âyine”, Hak’kı göstermede bana;
Nihal’siz bir an, sensiz bir “ân-ı seyyâl”…
Gözlerin, “Kevser” olup içtiğim her dem;
Canımda canan oldun, hem “hem-dem”, hem “yâr”.
Aşkınla yandı gönül, oldu “kebâb” bu ten;
Her düşen yaş, yerinde biter bir gül-i ter.
Yolcusun kalbimin, hem yol, hem yolcusun;
Nihal’siz bir an, sensiz bir “ân-ı seyyâl”…
Mest olup aşkının bâdesinden, ser-hoş oldum;
Gördüm esrârını, hem “Hem-dem-i Cem” oldum.
Yâr olmak böyle miydi? Sen hem “yâr”, hem “dost”;
Canan’sın, canımda can, hem “Mir’ât-ı Hudâ”…
Gönlümüz bir “Mecnûn” ki, senin aşkınla dolu;
“Leylâ” değil, adın “Nihal” oldu gönül hânesine.
Her nefes, zikrinle doldu, “Nihal, Nihal, Nihal”;
Bir “Hu” oldu aşkın, kalbimde vird-i zebân…
Aşkınla yanmakta bu gönül, bir “kandil” oldu;
Her damla yaş, yerinde bir “nûr” olup aktı.
“Nihal Hanımefendiciğim” sen, hem “hâce”, hem “dilber”;
Aşkınla buldum, gizli olan sırr-ı vücûdu…
Ey Nihal! Sen hem “şâh”, hem “kulun” olduğum;
Gönlümde taht kurmuş, bir “Sultân-ı aşk”sın.
Varlığın bir “âyine”, Hak’kı göstermede bana;
Nihal’siz bir an, sensiz bir “ân-ı seyyâl”…
Gözlerin, “Kevser” olup içtiğim her dem;
Canımda canan oldun, hem “hem-dem”, hem “yâr”.
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 29.9.2025 08:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!