Hayatını hala aramaktadır.
Bir ucu tükenmişlik, öbür ucu beyaz sayfa.
Bir tarafı diyor: “Yeter artık!”
Diğeri diyor: “Hayat yaşamaya değer.”
Enteresan bir ince çizgi.
Hadi, anlamlandır gücün yetiyorsa.
Ya da söndür bu ateşi.
Ne olacak bu aramızda esen buz gibi rüzgar?
Estirip kondurur mu üst üste bizi?
Yoksa harlayıp düşürür mü birbirimize?
Sanırım hiçbir zaman bilemeyeceğiz, ağabey.
Hoş da; hiçbir zaman anlaşamadık ki zaten.
Bana vermediğiniz o dostluk,
Sahte gülüşler, yalan sözler…
Ne zaman çağırsam olmayan sesler,
Alın, sizin olsun.
Bana vermediğiniz o sevda,
Dağ başında bir eve kapanmak…
Sadece senin olduğun.
Odun kesiverip, hayvan avlamak,
Meyve toplayıp, ağaç büyütmek...
Bu insanlardan olabildiğince uzaklaşmak.
Kanın o süzülüşü,
Bacaktan kalbe doğru mu,
Yoksa kalpten aşağıya mı, bilemediğim.
Tam o anlarda, içimde anormal bir akış doğuyor…
Kalp atışlarım aniden hızlanıyor,
Çok başka anlamlar yüklemiştim o güzel gözlerine.
Halbuki sen de benim gibi sıradandın.
Sana o yağmurda bilmeden fısıldadığım sözler...
Doğruydu, evet: aşk diye bir şey sahiden yoktu.
Yani, demem o ki, sen sadece tatlı bir yanılsamaydın.
Ne zaman başladığını bilmiyorum,
Ama hep aynı yerdeyim.
Aynı yüz, aynı bakış…
İsmi bile değişmiyor sevdiğim kadınların.
Bir A gider, bir Z gelir,
Sonra birden B çıkagelir, E kaçıverirken…
Yağmur yağdı, kaçtık içeri,
Girdik bodruma, döndük sola.
Bir karton kutu...
Saat de akşam ezanına çeyrek kala.
Oturduk, sohbet ettik hep beraber.
Ey bayram gecesi, gözlerimden süzülen yaşlar,
Taşıyın düşüncelerimi yerden göğe kadar.
Ne olur, bilmem ki… Hayat böyle devam eder mi?
Dünyada et nedir bilmeyen milyon insan varken,
Bu bayram kime bayram, hangimize yeter ki?
Bir garip döngüdeyim,
Hayat ilerlemez, zaman akmaz oldu.
Amaçsızca dolanıp dururum, çokça düşünerek...
Ne yapsam nafile, çıkamıyorum bu girdaptan.
Günler ne de çabuk geçiyor, azizim,
Kardeşim @nidal_md06 gelsene tanışalım, tabii istersen.
Hayret bir adaşımı buldum.