Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • 29 mart güneş tutulması30.03.2006 - 14:26

    (K.S.F) Kökünden 'küsûf' ve (H.S.F) kökünden 'husûf' sözlükte; güneş ve ay
    tutulmasını ifade eden iki mastar. Küsûf; daha çok güneş tutulması, husûf
    ise, ay tutulması için kullanılır. Küsûf, astronomi ilmi bakımından; güneş
    ışıklarının tamamının veya bir bölümünün, gündüz, güneşle dünya arasına
    ay'ın gölgesinin girmesiyle dünyanın belli bir yöresine ulaşamamasıdır.
    Husûf ise, geceleyin ay ışığının tamamının veya bir bölümünün, dünyanın
    gölgesinin güneşle ay arasına girmesi yüzünden dünyaya ulaşamamasından
    ibarettir. Bu iki terim, birbirinin yerine de kullanılabildiği için, bunlara
    'iki küsûf' veya 'iki husûf' da denilmiştir.

    Küsûf ve husûf namazı İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre müekked
    sünnettir. Yalnız Hanefî ve Mâlikîler husûf namazım mendûb görürler.
    Kur'ân'da şöyle buyurulur: 'Gece, gündüz güneş ve ay, O'nun varlığını
    gösteren âyetlerdendir. Güneşe veya ay'a secde etmeyiniz. Bütün bunları
    yoktan var eden Allah'a secde ediniz' (Fussilet, 41/37) . Bu âyet-i kerîme,
    ay ve güneş tutulması sırasında, bunları yaratan Allah için namaz kılmaya
    işaret etmektedir.

    Hz. Peygamber, (s.a.s) oğlu İbrahim vefat ettiği zaman üzülmüştü. Aynı günde
    güneşin tutulması üzerine bazı. insanların, güneşin de Hz. Muhammed'in
    üzüntüsüne ortak olduğunu öne sürmesi üzerine, Allâh'ın elçisi şöyle
    buyurmuştur: 'Şüphesiz güneş ve ay, Allâh'ın âyetlerinden iki âyettir.
    Herhangi bir kimsenin ölümü veya dünyaya gelmesi yüzünden tutulmazlar. Siz
    onların tutulduğunu gördüğünüz zaman, tutulma sona erinceye kadar namaz
    kılınız ve dua ediniz' (Buhârî, Küsûf, 1,3,8,13,15,17; Müslim, Kusûf, 10;
    Ahmed b. Hanbel, IV, 249, 253; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, III, 326) .

    Küsûf namazı, mukîm veya misafir olsun, beş vakit namazla yükümlü olan erkek
    ve kadınlar için meşrûdur. Çünkü küsûf ve husûf namazında Rasûlüllah
    (s.a.s) 'in uygulaması böyle olmuştur. Bu namaz ezan ve kametsiz kılınır. Bir
    münâdî sadece 'essalâtü câmia= namaz toplayıcıdır' diye seslenir
    (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 325) . Cemaatle veya tek tek, gizli veya açık
    okunarak, hutbeli veya hutbesiz kılınması mümkün ve caizdir. Ancak bu
    namazın mescidde ve cemaatle kılınması daha fazîletlidir.

    Deprem, fırtına, yıldırım düşmesi, şiddetli yağmur, dolu, kar ve salgın
    hastalık gibi felâket zamanlarında, cemaatsiz olarak, diğer namazlar gibi
    iki rek'at namaz kılmak mendub'tur. Burada küsûf namazına kıyas yapılmıştır
    (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, II, 234, 235) .

    Hanefilere göre küsûf namazı, bayram, cum'a ve nâfile namazlar gibi iki
    rek'attan ibarettir. Ezansız, kametsiz, hutbesiz kılınır ve her rek'at; bir
    rükû ve iki secdeli olur. Delil, Ebû Davud'un naklettiği şu hadistir:
    'Rasûlüllah (s.a.s) iki rek'at namaz kıldı ve rek'atlarda ayakta duruşları
    (kıyamı) uzun yaptı. Sonra geri döndü, güneş açılınca da şöyle buyurdu:
    'Bunlar, Allah'ın kendisiyle kullarını korkuttuğu belgelerdir. Bu gibi
    mucizeleri gördüğünüz zaman, farz namazlardan en yeni kıldığınız namaz gibi
    namaz kılınız' (Buhârî, Küsuf, 6, 14; Müslim, Küsûf, 21, 24; Ebû Dâvud,
    İstiskâ, 3, 4) .

    Çoğunluk İslâm hukukçularına göre, küsûf namazı iki rek'at olup, her
    rek'atte iki kıyâm, iki kırâat, iki rükû ve iki secde bulunur. Sünnet olan
    okuyuş şöyledir: İlk kıyamda Fatiha'dan sonra, Bakara sûresi veya ona denk
    bir sûre, ikinci kıyamda Fatiha'dan sonra, bundan daha az, üçüncü kıyamda
    Fatiha'dan sonra, daha da az, dördüncü kıyamda yine Fatiha'dan sonra, bir
    öncekinden daha az miktarda Kur'ân okunur. Kıyamda ilk okuyuştan sonra
    rukûya varılır, sonra doğrulur ve ikinci okuyuşu yapar, sonra yine rukûya
    varılır ve secdeye gidilir. İlk rukûda yaklaşık yüz, ikincide seksen,
    üçüncüde yetmiş ve dördüncüde elli âyet okuyacak kadar 'Sübhanallah=
    Allâh'ım seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim' der (Zühaylî,
    el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, 1405/1985, II, 399) . Çoğunluğun bir rek'atta
    iki rüku için dayandığı delil şu hadistir. Abdullah b. Amr şöyle demiştir:
    Hz. Peygamber (s.a.s) zamanında güneş tutulduğunda 'namaz toplayıcıdır' diye
    nidâ olundu. Rasûlüllah (s.a.s) bir secdede iki rükû yaptı, sonra ayağa
    kalktı, tekrar bir secdede iki rükû yaptı. Sonra güneş açıldı. Hz. Aişe
    şöyle dedi: Bu namazın rükûundan daha uzun hiç rükû yapmadım. Secdesinden,
    daha uzun hiç bir secde de yapmadım' (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 325) .

    Ebû Hanîfe'ye göre, imam, küsûf namazında okuyuşu gizli yapar. İbn Abbas
    şöyle demiştir: 'Rasûlüllah (s.a.s) ile küsûf namazı kıldım. O'nun
    kıraatinden bir harf bile işitmedim' (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, II, 232) . Husûf
    namazı ise, münferid olarak ve gizli okuyuşla kılınır. İmam Muhammed ve Ebû
    Yusuf'a göre ise İmam Küsûf namazında sesli okur. Çünkü Hz. Âişe, Rasûlüllah
    (s.a.s) 'in böyle bir namazda sesli okuduğunu söylemiştir (eş-Şevkânî,
    a.g.e., III, 331; Zeylaî, a.g.e., II, 232; bk. İbnü'l Hümâm, Fethu'l-Kadir,
    432-436; el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi: I, 281-282, Meydânî, el-Lübâb, I,
    121) .

    Hanefi ve Hanbelîlere göre, küsûf namazı için hutbe yoktur. Çünkü Hz.
    Peygamber hutbeyi değil, yalnız namazı emretmiştir. O'nun namazdan sonra
    hutbe irad etmesi, hükmü bildirmek içindir. O'nun bir küsûf namazından sonra
    yaptığı bir konuşma şöyledir: 'Şüphesiz güneş ve ay Allah'ın mucizelerinden
    bir mucizedir. Bir kimsenin ölümü veya dünyaya gelmesi yüzünden tutulmazlar.
    Bunu görünce Allah'a dua edin, namaz kılın ve sadaka verin. Şüphesiz şu
    makamımda size söz verilen her şeyi gördüm. Beni öne geçer gördüğünüzde ben
    de kendimi Cennet'ten bir salkım almayı arzu eder görüyordum. Beni biraz
    geri çekilirken gördüğünüzde ben Cehennem'in bir kısmının diğer tarafını
    yediğini görüyordum ' (Müslim, Kusuf, 3901; Mâlik, Muvatta', I, 186;
    Beyhakî, III, 323, 324; Şevkânî, a.g.e., III, 325) . Hadîsin başka bir
    rivayeti şöyledir:

    'Cehennemi gördüm. Bugünkünden daha korkunç bir manzarayı hiç görmemiştim.
    Cehennemliklerin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm'. Bir sahabenin, bunun
    sebebini sorması üzerine, de şöyle buyurdu: 'Onlar kocalarına nankörlük
    ediyorlar. Hatta sen onlardan birine bütün ömür boyu iyilik yapsan, sonra
    sende küçük bir kötülük görse, şimdiye kadar senden zaten hiç iyilik
    görmedim, der' (Buhârı, İbn Abbas'tan, II, 28; Mâlik, Muvatta', I, 186; İbn
    Huzeyme, 1379; Beyhakî, III, 321) .

  • 29 mart güneş tutulması30.03.2006 - 14:24

    (K.S.F) Kökünden 'küsûf' ve (H.S.F) kökünden 'husûf' sözlükte; güneş ve ay
    tutulmasını ifade eden iki mastar. Küsûf; daha çok güneş tutulması, husûf
    ise, ay tutulması için kullanılır. Küsûf, astronomi ilmi bakımından; güneş
    ışıklarının tamamının veya bir bölümünün, gündüz, güneşle dünya arasına
    ay'ın gölgesinin girmesiyle dünyanın belli bir yöresine ulaşamamasıdır.
    Husûf ise, geceleyin ay ışığının tamamının veya bir bölümünün, dünyanın
    gölgesinin güneşle ay arasına girmesi yüzünden dünyaya ulaşamamasından
    ibarettir. Bu iki terim, birbirinin yerine de kullanılabildiği için, bunlara
    'iki küsûf' veya 'iki husûf' da denilmiştir.

    Küsûf ve husûf namazı İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre müekked
    sünnettir. Yalnız Hanefî ve Mâlikîler husûf namazım mendûb görürler.
    Kur'ân'da şöyle buyurulur: 'Gece, gündüz güneş ve ay, O'nun varlığını
    gösteren âyetlerdendir. Güneşe veya ay'a secde etmeyiniz. Bütün bunları
    yoktan var eden Allah'a secde ediniz' (Fussilet, 41/37) . Bu âyet-i kerîme,
    ay ve güneş tutulması sırasında, bunları yaratan Allah için namaz kılmaya
    işaret etmektedir.

    Hz. Peygamber, (s.a.s) oğlu İbrahim vefat ettiği zaman üzülmüştü. Aynı günde
    güneşin tutulması üzerine bazı. insanların, güneşin de Hz. Muhammed'in
    üzüntüsüne ortak olduğunu öne sürmesi üzerine, Allâh'ın elçisi şöyle
    buyurmuştur: 'Şüphesiz güneş ve ay, Allâh'ın âyetlerinden iki âyettir.
    Herhangi bir kimsenin ölümü veya dünyaya gelmesi yüzünden tutulmazlar. Siz
    onların tutulduğunu gördüğünüz zaman, tutulma sona erinceye kadar namaz
    kılınız ve dua ediniz' (Buhârî, Küsûf, 1,3,8,13,15,17; Müslim, Kusûf, 10;
    Ahmed b. Hanbel, IV, 249, 253; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, III, 326) .

    Küsûf namazı, mukîm veya misafir olsun, beş vakit namazla yükümlü olan erkek
    ve kadınlar için meşrûdur. Çünkü küsûf ve husûf namazında Rasûlüllah
    (s.a.s) 'in uygulaması böyle olmuştur. Bu namaz ezan ve kametsiz kılınır. Bir
    münâdî sadece 'essalâtü câmia= namaz toplayıcıdır' diye seslenir
    (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 325) . Cemaatle veya tek tek, gizli veya açık
    okunarak, hutbeli veya hutbesiz kılınması mümkün ve caizdir. Ancak bu
    namazın mescidde ve cemaatle kılınması daha fazîletlidir.

    Deprem, fırtına, yıldırım düşmesi, şiddetli yağmur, dolu, kar ve salgın
    hastalık gibi felâket zamanlarında, cemaatsiz olarak, diğer namazlar gibi
    iki rek'at namaz kılmak mendub'tur. Burada küsûf namazına kıyas yapılmıştır
    (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, II, 234, 235) .

    Hanefilere göre küsûf namazı, bayram, cum'a ve nâfile namazlar gibi iki
    rek'attan ibarettir. Ezansız, kametsiz, hutbesiz kılınır ve her rek'at; bir
    rükû ve iki secdeli olur. Delil, Ebû Davud'un naklettiği şu hadistir:
    'Rasûlüllah (s.a.s) iki rek'at namaz kıldı ve rek'atlarda ayakta duruşları
    (kıyamı) uzun yaptı. Sonra geri döndü, güneş açılınca da şöyle buyurdu:
    'Bunlar, Allah'ın kendisiyle kullarını korkuttuğu belgelerdir. Bu gibi
    mucizeleri gördüğünüz zaman, farz namazlardan en yeni kıldığınız namaz gibi
    namaz kılınız' (Buhârî, Küsuf, 6, 14; Müslim, Küsûf, 21, 24; Ebû Dâvud,
    İstiskâ, 3, 4) .

    Çoğunluk İslâm hukukçularına göre, küsûf namazı iki rek'at olup, her
    rek'atte iki kıyâm, iki kırâat, iki rükû ve iki secde bulunur. Sünnet olan
    okuyuş şöyledir: İlk kıyamda Fatiha'dan sonra, Bakara sûresi veya ona denk
    bir sûre, ikinci kıyamda Fatiha'dan sonra, bundan daha az, üçüncü kıyamda
    Fatiha'dan sonra, daha da az, dördüncü kıyamda yine Fatiha'dan sonra, bir
    öncekinden daha az miktarda Kur'ân okunur. Kıyamda ilk okuyuştan sonra
    rukûya varılır, sonra doğrulur ve ikinci okuyuşu yapar, sonra yine rukûya
    varılır ve secdeye gidilir. İlk rukûda yaklaşık yüz, ikincide seksen,
    üçüncüde yetmiş ve dördüncüde elli âyet okuyacak kadar 'Sübhanallah=
    Allâh'ım seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim' der (Zühaylî,
    el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, 1405/1985, II, 399) . Çoğunluğun bir rek'atta
    iki rüku için dayandığı delil şu hadistir. Abdullah b. Amr şöyle demiştir:
    Hz. Peygamber (s.a.s) zamanında güneş tutulduğunda 'namaz toplayıcıdır' diye
    nidâ olundu. Rasûlüllah (s.a.s) bir secdede iki rükû yaptı, sonra ayağa
    kalktı, tekrar bir secdede iki rükû yaptı. Sonra güneş açıldı. Hz. Aişe
    şöyle dedi: Bu namazın rükûundan daha uzun hiç rükû yapmadım. Secdesinden,
    daha uzun hiç bir secde de yapmadım' (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 325) .

    Ebû Hanîfe'ye göre, imam, küsûf namazında okuyuşu gizli yapar. İbn Abbas
    şöyle demiştir: 'Rasûlüllah (s.a.s) ile küsûf namazı kıldım. O'nun
    kıraatinden bir harf bile işitmedim' (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, II, 232) . Husûf
    namazı ise, münferid olarak ve gizli okuyuşla kılınır. İmam Muhammed ve Ebû
    Yusuf'a göre ise İmam Küsûf namazında sesli okur. Çünkü Hz. Âişe, Rasûlüllah
    (s.a.s) 'in böyle bir namazda sesli okuduğunu söylemiştir (eş-Şevkânî,
    a.g.e., III, 331; Zeylaî, a.g.e., II, 232; bk. İbnü'l Hümâm, Fethu'l-Kadir,
    432-436; el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi: I, 281-282, Meydânî, el-Lübâb, I,
    121) .

    Hanefi ve Hanbelîlere göre, küsûf namazı için hutbe yoktur. Çünkü Hz.
    Peygamber hutbeyi değil, yalnız namazı emretmiştir. O'nun namazdan sonra
    hutbe irad etmesi, hükmü bildirmek içindir. O'nun bir küsûf namazından sonra
    yaptığı bir konuşma şöyledir: 'Şüphesiz güneş ve ay Allah'ın mucizelerinden
    bir mucizedir. Bir kimsenin ölümü veya dünyaya gelmesi yüzünden tutulmazlar.
    Bunu görünce Allah'a dua edin, namaz kılın ve sadaka verin. Şüphesiz şu
    makamımda size söz verilen her şeyi gördüm. Beni öne geçer gördüğünüzde ben
    de kendimi Cennet'ten bir salkım almayı arzu eder görüyordum. Beni biraz
    geri çekilirken gördüğünüzde ben Cehennem'in bir kısmının diğer tarafını
    yediğini görüyordum ' (Müslim, Kusuf, 3901; Mâlik, Muvatta', I, 186;
    Beyhakî, III, 323, 324; Şevkânî, a.g.e., III, 325) . Hadîsin başka bir
    rivayeti şöyledir:

    'Cehennemi gördüm. Bugünkünden daha korkunç bir manzarayı hiç görmemiştim.
    Cehennemliklerin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm'. Bir sahabenin, bunun
    sebebini sorması üzerine, de şöyle buyurdu: 'Onlar kocalarına nankörlük
    ediyorlar. Hatta sen onlardan birine bütün ömür boyu iyilik yapsan, sonra
    sende küçük bir kötülük görse, şimdiye kadar senden zaten hiç iyilik
    görmedim, der' (Buhârı, İbn Abbas'tan, II, 28; Mâlik, Muvatta', I, 186; İbn
    Huzeyme, 1379; Beyhakî, III, 321) .