Kültür Sanat Edebiyat Şiir

90'lı yıllardaki zenginlik belirtileri sizce ne demek, 90'lı yıllardaki zenginlik belirtileri size neyi çağrıştırıyor?

90'lı yıllardaki zenginlik belirtileri terimi Münzevi Zeyrek tarafından tarihinde eklendi

  • Münzevi Zeyrek
    Münzevi Zeyrek

    levi’s 501 giyen adamın dramı

    90’lı yıllarda zengin olmak üzerine küçük bir deneme

    1990’lı yıllarda zengin olmak öyle bugünkü gibi bankada kripto hesapları, nft koleksiyonları ya da dubai manzaralı story'ler paylaşmakla anlaşılmazdı. o zamanlar zenginlik daha mütevazı ama çok daha somut işaretlerle kendini belli ederdi. öyle ki bazı insanlar vardı, sadece çoraplarına bakarak bile evlerinin üç katlı olduğunu anlardınız.

    zengin misin kardeşim? hemen test edelim.

    1. pantolonun levi’s 501 mi?

    o yıllarda bir insanın levi’s 501 giymesi demek, “ben almanya’dan geldim, yeğenim. gümrükte biraz sıkıntı oldu ama geçirdik,” demekti.
    eğer pantolonun fermuarında levi’s logosu varsa, yokuş yukarı yürürken bile seni izlerlerdi.
    zenginlikti.
    cebinde belki 5 bin lira (o zamankiyle) vardı ama levi’s pantolonun varsa moralin 5 milyondu.

    2. casio saatin 7 alarm kurabiliyor muydu?

    eğer bileğinde casio’nun hesap makinesi olan saatinden varsa...
    sen sadece zengin değil, teknolojiyle içli dışlı entelektüel bir müteahhittin.
    saatinden dünya saatini görebiliyor musun?
    e tamam, zaten uzaylısın bizden değilsin.

    3. evde video oynatıcı var mı?

    eğer vhs video oynatıcın varsa, hele ki “çift kasetli”yse, sen açık ara mahallenin zenginisindin.
    komşular, salı günleri “jetgiller” izlemeye sana gelirdi.
    hatta bazen sadece “görüntülü saat” kaç diye bakıp giderlerdi.
    evde “tom & jerry” kaseti varsa zaten o ev nato korumasına alınmalıydı.

    4. çanak anten mi?! aman allahım!

    normal antenle tgrt bile zor çeken çocuklar varken, sen hotbird üzerinden rtl izliyorsan...
    o artık zenginlik değil, kültürel emperyalizmdir.
    bir de kumandadan şifreli kanalı çözüp cine5 izleyebiliyorsan...
    senin için çocuklar “bu kesin almancı” derdi.

    5. ayakkabılar almancı mı?

    kalın tabanlı, kenarı ışıklı, 10 kilo gelen ayakkabılar varsa...
    ve yürüdüğünde “fışş fışş” diye ses çıkarıyorsa...
    kusura bakma ama senin ailen almanya’dan efsane alışveriş yapmış.
    üstelik ayakkabıyı poşetle saklıyorsun ki kirlenmesin.
    çünkü biliyorsun: o bir yatırım.

    6. teyzene bodrum'da yazlık mı verilmiş?

    90’larda tatile gitmek bir lükstü.
    yazın “bodrum’a gittik” diyeni duyan herkes durup saygı duruşuna geçerdi.
    “annemin teyzesinin yazlığı var” cümlesi bir pasaport gibi her yerde kapı açardı.
    kumburgaz’da günübirlik denize giden bizler için, o ev versay sarayı’ydı.

    7. bip cihazın mı var? şimdi ararım seni…

    eğer cebinde “bip” taşıyorsan, sen doktor olmasan da kesin bir yerlerde patron ya da "ağır abiydin".
    çünkü bip taşımak, cebinde telefon taşımakla eşdeğerdi.
    “arayın beni” dediğinde biri gerçekten seni arayıp mesaj bırakıyordu.
    ve sen de 4. ankesörlü telefonda sıraya girip geri arıyordun.
    zenginliğin de bir zahmeti vardı sonuçta.

    8. salon koltukları naylonluysa dikkat!

    o koltuklara oturulmazdı.
    onlar misafir koltuklarıydı.
    halk arasında “gösterge koltuklar” olarak bilinirdi.
    üzerinde dantel vardı, yastıkta ise nazar boncuğu.
    salona ancak önemli misafirler alınırdı: kaymakam, okul müdürü, elektrik sayacını okumaya gelen adam gibi...

    ve sonuç...

    90’lı yıllarda zenginlik; gösterişli olmaktan çok, “gösterecek bir şeyin olmasıydı.”
    levi’s pantolonun, casio saatin, dantelli salonun ya da cine5’ten gelen renkli bir ekranın…
    hepsi bir dönem rüyasıydı.
    bugün hâlâ levi’s giyen biri görünce içten içe “yurtdışından mı geldi acaba?” diye düşünüyorsan, sen 90’ları yaşamışsındır.

    ve biliyor musun?
    o zamanlar zenginlik biraz da mutluluğun saklı haliydi.
    çünkü küçük şeyler büyük sevinçler doğuruyordu.
    şimdi her şey büyük ama sevinçler küçük.