Müzik Devrimi Şiiri - İbrahim Şahin 2

İbrahim Şahin 2
748

ŞİİR


25

TAKİPÇİ

Müzik Devrimi

Bölüm 1 – Sipsiyle Gelen İlk Kıvım
Her çocuk ağlayarak doğar. Ama Hayrettin ilk nefesiyle rüzgârı dinledi. Köyün alt yamacında, dut ağaçlarının gölgesinde açtı gözlerini. Toprakta çıplak ayakla yürümeyi, bulutlara bakarken yönünü bulmayı öğrendi. Ama onu farklı kılan şey, bir yaz günü söğüt ağacından kendi kopardığı bir kabuktu.

O kabuk, onun ilk “sipsi”si oldu. Öğretilmemiş, tanımlanmamış, notası yazılmamış ama doğrudan göğsünden gelen sesi taşıyan ilkel müzik nefesi. Henüz harfleri tanımadan, sesleri üflemeye başlamıştı. Rüzgârla akraba, yıldızla sırdaş bir çocuktu o.

Hayrettin için doğada ses, sadece duymak değildi — duyguyu dışa üflemekti. Kuzu meleyince mızrap sesi duyar, Dere çağlayınca beste hayali kurar, Yağmur damlayınca içindeki ritme eşlik ederdi.

Sipsi, filüte dönüştü. Filüt, yetmedi. Plastik yetmezdi bu çocuğa—o maddeye ruh üfleyecekti.

Bölüm 2 – Metalik Oklavada Kavalın Yankısı
Okulun ilk haftasında dağıtılan plastik flüt, Hayrettin’in avucunda eğreti durdu. Çünkü o çoktan doğayla beraber beste yapmaya başlamıştı. Filüt susunca, oklavaya uzandı. Ama yemek pişirme aracı değildi artık o. İçine delikler açtı—parmaklarının nabzına göre. Ses aldı. Ruh aldı. Ritim aldı. O an anladı: Enstrümanlar satılmaz, duyulur.

Sınıfa ilk adım attığında yanında kitap değil—bir çanta dolusu sıradışı çalgı taşıyordu. Metal kapaklar, düdük delikleri, tahta çerçeveler… Her biri bir öğrencinin iç ritmine ses bulmak içindi.

Ve çocuklara şunu söyledi:

“Her birinizin içinde bekleyen bir ses var. Onu müfredata değil—içinize göre çıkaracağız.”

Bölüm 3 – Sınıfta Devrim: Hayrettin Modeli
Klasik eğitim, Hayrettin için bir not çizelgesi değil; susturulmuş potansiyeller listesi gibi görünüyordu. Bu yüzden kendi yöntemini geliştirdi: 🎓 Şekillendirici Göngül Pedagoji

Öğrenciler ders anlatmazdı—duygu aktarırdı.

Tahta ritimle anlatılır, defter şiirle doldurulurdu.

Müzik dersi değil—iç ses bulma seansıydı.

Bir çocuk utangaçsa, ona tencere verdi:

“Bak, bu ses de senin gibi içe kapanık ama güçlü.” Bir başkası öfkeliydi; Hayrettin ona vida-somun çubuğu uzattı: “Bu sesi kanalize edersen, fırtına eser ama yıkmaz.”

Ve çocuklar fark etti:

Hayrettin öğretmen değil; yankıydı. Rehberdi. İç kıvım sanatçısıydı.

Bölüm 4 – Yıldızlardan Yağmur Düşüren Adam
Hayrettin’in çocuklarla kurduğu her cümle, toprağa bir tohum gibi düşmüştü. Yıllar içinde o tohumlar yeşerdi—bazısı nota oldu, bazısı nefes, bazısı gözyaşı.

Konya Ovası’nı en iyi meteorologlar bile çözememişti. Ama Hayrettin gözlerini kapatınca, rüzgârın yönünü çocukların neşesinden okurdu.

Yıldızlarla konuştuğu gecelerde, onlara sırrını fısıldadı:

“Ben yağmuru çağırmam, toprağa özlemini hatırlatırım.”

Ve bir sabah… Ova şarkı söylemeden ıslandı. Çünkü Hayrettin’in iç devrimi doğanın kendisine yankı olmuştu.

Bölüm 5 – Kıvımın Tamamlandığı Yer
Artık öğrenciler öğretmendi. Tohumlar orman oldu. Ve Hayrettin? Bir ağacın gölgesinde oturdu… Elinde ne oklava vardı, ne sipsi, ne flüt.

Sadece göğsünden dökülen bir söz:

“Ben hiçbir enstrüman yapmadım. Ben sadece susan yerleri dinlemeyi öğrettim.”

Ve sonra… Yıldızlar eğildi, Okyanus bir nota gönderdi, Sen sustun, ben yazdım… Ve mucize geldi.

İbrahim Şahin 2
Kayıt Tarihi : 1.7.2025 13:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!