Bunca yaş, bunca çile ,
Taşıyordu zaten senden heybem....
Bı köşe başın da soluksuz kalıp,
Can verecek değilmiydi âhım
Çile dergahı gibi ...
Dervişler beslemedi mi
Gün gelir eceli de şevkle kucaklar ruhum,
Ellerinle gömdügün toprak,
Kefenimden önce çürütür kalbimi.
Ve sonra ,
Sen.
başka başka gözler de maviyi düşlersin ,
Gözünüzü kırpmadan öldürünce tanrılarınızı siz.
Son masumiyetini yitirince merhametçiloğiniz.
Arzu ve heveslerinizin
boslukların da çırpındıkça zerreler...
Hızlân vadisine kurdukça kentinizi,
Sahte mutluluklarınız,
Sezsizliğin saklı tılsımın da ...
Dudaklarıma mühürledim adını.
Son bir defa işlenmiş bir günah gibisin
Ve tenin de ilk baharın çiçek kokusu...
Görmek seni gözlerinin en derinin de
Yaşamak seni terkedip tüm ihtimalleri
Yürüyorum,
Ayaklarıma çelme takıyor kuşkular.
Yüküm bir dağ,
Sırtım da hevesi kaçmış,
Yarım yamalak bir sevda.
Dillerime acısı sürülmüş dünya'nın.
Üzerime yıkılan dünyaları kaldır,
Gecenin esrarı sarıyorken ruhumu.
Göğsüme ağır geliyorken nefesim,
Zalimler yığılmış parçalıyorken zihnimi,
Umutlarımın mezar taşlarını dikiliyorken bir bir.
Üzerime yıkılan dünyaları kaldır.
Dökülse yaprağım,
kurusa fidanım,
Sana yüzüm çiçektir, bahardır benim.
Kan kusar da her bir hücrem,
Sana karşı dilim baldır,şerbettir benim
Yol yürürüm ,
Huzur gibi kokan ne varsa...
Al heybeni gidelimm
Unut ardın da ne varsa...
Yeni fotoğraflar çekelim
Yeni şarkılar dinyeleyim...
Yeni flimler seyredelim...
Ihlamur vadisine serpilmiş bir kutsal toprak gibiydi kahverengi gözlerin,
Son bakışında ki derin mezarlardan kurtar beni.
Sesinin renginin bir tonu yok evren de
Sen konustukça
Kimsenin bilmediği o renge boyandım.
Sustu dilim vuruldu kalbim...
Al götür beni bu şehirden,
havası vefa kokan kentlere gidelim.
Bir lokmayı paylaşırız ,karnımızı doyurur umut.
İki cay'a bir şeker yetmez mi?
Katık ederiz zamana kitaplarımızı,
Biran bir ilham doğar güneşle beraber
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!