Mustafa Yılmaz 4 Şiirleri - Şair Mustafa ...

Mustafa Yılmaz 4

Böyle mi bitermiş sevgiler,
böyle mi sessiz, can alıcı, eli omuzlara bastırarak,
yüreği yırtarak,
hınçlandırarak mı bitermiş sevgiler…

Baharları geçirdim sende,

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz 4

Acıyor yüzüm,
Sana bakan gözlerim,
Bir bakışına ömrümken feda,
Şimdi mezar sessizliğinde,
Yıllarım…

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz 4

İnanır mısın, senden gelecek kısık sesli bir veda cümlesi de olacakmış, bunu hiç aklıma getirmemiştim ben…
Bir efsaneden sona kalan iki ölü ismi…
Almadıkları ne kaldı ki...
Neleri götürmediler giderken...
Sadece nefeslerse bıraktıkları, versinler benden aldıkları kokularını da...
Bir boşluksa bırakmak istedikleri...

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz 4

Bir gitmelerin vardı,
bir de kalmaların…
Yüreğimi şaşırtan acıların,
yüreğime çöken sevinçlerin olurdu…

Bir çok şarkılarda nefeslerimiz,

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz 4

Bilir misiniz siz, bitmeyen geceleri,
yaşadınız mı hiç, sabahı zor olanlarını?
Hani bir sığara alırsın eline, yakarsın ya,
dumanların ardından bakarsın ya akreple, yelkovana.

Buğulanır gözlerin, dalarsın ya geçmişine,

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz 4

Karanlığın uykusuz sesi,
gecenin buğulu sesi,
bir yalnızlık,
bir kimsesizlik,
bir korkusuzluk sesi bu.

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz 4

Böylesine geldi sevmelerdeki sevinçler…
Böylesine gidiyor acılar… Elimizde kalan ne?
Avuçlarımızı ıslatan gözler, yüreğimizi hoplatan gözler, kahırlara sokan gözler ki geride kalan sadece bu görüntüler…
Gülmelerle, ağıtlara karışan bakışlar…

Sustuklarım vazgeçtiklerimdir…

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz 4

Hadi bana bir şeyler söyle susma;
Ne olur susma!
Dudaklarının kıpırtısını görür gibiyim,
söyleyemiyorsun, ısırıyorsun dudaklarını.

Susma bak, bakıyorum gözlerine dudaklarına,

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz 4

Yalnızlık mabedimdeki terlerim…

Hani bir sabah uyanırsın erkenden, gözlerini açma telaşı arasında, ellerin salınır boşlukta…

Uzunca bir gece geçmiştir…
Rüyalar çoğu anlar kâbusa doğru uçmuştur…

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz 4

Bir hayat bu düşlerle, düşüncelerle geçen yılları içine olan, bir hayat ki, şunun şurası değimiz... Zemheriler düşer omuzlarımıza, donmuş bedenlerimiz ılık ılık ısınmaya başlar ki biz ne donduğumuzu anlarız ne de ısındığımızı...

Damıtılmış yaşam kareleri alır başını gider de biz neredeyiz, ne olduk bile diyemeyiz, şunun şurası sadece bir ömürdür an be an içimize sinen...
Ama hep zorlanırız bu karelerde oyalanırken, hep gidişler, kayboluşlar basar gelir üzerimize üzerimize, oysa kararlıyızdır gidişlerin arkasından tutunmaya hayata, sadece kendi yüreğimizi ezerken, kendi beyin fırtınaları ile uğraşa dönüşürüz… Gidenin arkasından da söylenmemiş cümlelerle yutkunuruz… İşte tam da bu aralarda iç seslerimiz haykırmaya başlar… Git hem de umarsızca git diyerek…

Hesapsız bir gidişin olmalı, kinden, riyadan, öfkeden, art niyetten, dosdoğru, dimdik, sadakatin geniş çerçevelerinde kalmalı gidişin…

Devamını Oku