Hermes kükredi mi bir
Meyveler çocuk balonlarına döner
Kalmaz geriye bir şey, söner güneşler
Denize teslim olur varlar
İçtenlik ve pişmanlıkla
Titreşir ve yuvarlanır koca kütükler
Daralda ateşböcekleri türer
Çamlar hışırdar
Kılıçlar şakırdar
Bir çam selviyim bir de derinler
Hasret ve köklerim derinler
Bütün köşeler tutuk ve çıkmaz
Bir nefes bile mutlak uçmaz
Sana hazırladığımız gösteriden gör bak
Ateş dağları yanacak, madenler eriyecek
Ayaklar kayacak, azdan azı tutunacak
Peki ya öteler tılsımındaki
Kabuk atan kara yılan
Örtü örtü katman katman
Devinimler ardarda
Durmalar, çekilen sancılar
Çatlayacak elbet kayalar
Soğumuştur artık
Düğün Yakın
Tanrı Dağlarında süzülmek,
İdrislerle merhabalaşmak,
Ulvilerle halvet olmak.
Biliyorum vüs’atım yetmeyecek
Uzun bir şiir yazamayacağım yine
Kabaran duygularım içime gömülecek
Kelimeler kifayetsiz kalacak
Kapkara yüksüz bulutlar sadece
Dayanılmaz sancılar çeken bir emzik gebe
Fiten kitapları okuyorum kaç asırdır,
Hayra alamet mi hep gördüğüm bu kara çatılar,
Koca bulutlar sel olmuş üstüme akıyorlar ufuktan
Peki Ebu Zer mi edecek beni bunca kâbuslar,
Saklan, örtün, çıkma dışarı sakın
Gazze’yim Ben
Fide benlik atıyor
Kara ufku nasıl da yarıyor
Bu olsa gerek
Asmalar ne zaman parlasalar
Azgın sarıcalar tamtamlara koşarlar
Altın su, parlak güneş, sarı memeler
Köstebekte tükenmez hırs ve aklı
Dönen yelpazeler beyhude pörsük sesler
Arada acı esen rüzgarlar hazânı ıslıklıyorlar
Daha kokmuş balçık karılmadıydı
Toprak dahi yaratılmadıydı
Ama ben vardım yine
Ben yine bendim o zaman da
İçim yine daralıyordu bazen
Acıkıyordum, susuyordum bazen
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!