Çoktandır okşamıyor tenini,
caddeme pek alışkın şu deli rüzgârlar.
Odamın sükûnetini bozmuyor sesinin tizi.
Çok özledim sevgilim,
kırılmış saç tellerini yastığımdan toplamayı.
Seninle uyanmayı özledim.
Unuttum
saçlarından kalanlarla şiirler örmeyi
günaydın demeyi
iyi geceleri
yedek anahtarları
kadehlerin çarpışırken çıkardığı sesi.
Coşkun akan nehirler,
mutlu çocuklar,
kemanlara eşlik eden danslar
yalnızca masallarda can bulur Bayan Aysar.
İkametimden pay edinen tüm şehirlerde öyküler griye bürünmüş.
Yahut gözlerim perde çekiyor bütün mutlu sahnelere.
Önce inançlar terk etti şehri,
çarpa çarpa kalan harabelere.
Yıkıldı taş duvarlar
soldu nar çiçekleri.
Ne şah bekledi,
ne rakkase can verdi.
Gökyüzü 38 numara giyer
Pazar akşamları biraz tuzludur
ve bir sağanak yağışa hazırlıksız yakalandım.
Topluyorum birbirini özleyen iki yakamı.
Bu şiirin iki kıyısı var
ve komşularım yüzme bilmiyor.
Tükendi gökyüzünde Çoban Yıldızı
tüm gezginler kayboldu birer birer.
Aynı kaderi paylaşıyor dilimde bütün kelimeler
şimdi istesem de
adımla aynı anlama gelemem.
İğde kokuları eskisi kadar ümitli değiller
Nefesim kokundan bihaber artık
yastığım saçlarından
kapım ziyaretlerinden
ben senden.
Yola beraber çıkmıştık
Şimdi bir ömür fazlasın benden.
Hatırla pencere
ruhu şen kırlangıçların eviydin
şimdi hüznüm geceye rengini verir.
Boğazımda düğümlenen bir can var
konuşmak zor geliyor kendime inanmaktan.
Bu nefesimin son kurşunu,
Aşıyoruz parke taşlı dar sokakları.
Tut ellerimi Efsun,
terk edelim
kelamı gurura
vabeste odaları.
Tut ellerimi,
Dar sokağın sonuna konuşlanan sokak lambası,
Senin yegâne amacın kadar benim inkisarım.
Adı, dilimde gecekondu.
Şimdi konuşmak ayıp mı?
Susacağım.
Sükûnet aklayacak konuşarak işlediğim tüm cinayetleri.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!