Bugün falıma baktırdım
Ormanda kuru bir ağaç gibi
duruyordu yalnızlığım!
Yağmaktan yorulan yağmurlar var meskenimde
Batan gemimin peşine takılıyor martılar
Büzülen dudaklarından büyük sözler kaçıyor aman ha!
Biraz daha büyük konuşursan başın arşa çarpacak
Dur diyorum, bak diyorum, göğsün diyorum
Orada atan bir şey var mı acaba?
Dikkatli ol! ansızın bir gün;
neşeyle uçarken yere çakılan bir kuş gibi,
Aynı çadırda uyumuştuk seninle
yıldızlarla dolu garip bir sevdada
Üstte deli lacivert bir gökyüzü
altta suskun yeşil bir orman
Rüyamda ne kadar mutlu olabilirdik ki?
Kim olduğu belirsiz mısralar düşmüş peşime,
sanki takip ediyorlar beni
Kaçıp saklandığım hatıralarda hiçbir ben yok
belki de biraz hüznü tetiklemeli
Mısralara gömülüyorum,
Kurtarılmış bir kara parçasıyım,
gölgemden sarkan akasya ağaçları
Bedenimde sonsuz arsızlığın parmak izleri var
Kuşatılmış bir de yüreğim var yekpare taştan
Baş ucumda asılı bir hayat sloganı:
‘’Hoyratlığın emrine girdim,
Elimdeki tek delil bu sahipsiz çöl
Sınırlarını çevreleyen kaktüs ağaçları ve kin
Seni her düşündüğümde, yolda karşıdan karşıya
süratle geçen arabalar var
hepsi de çarpıp fırlatıyor beni, işte öyle bir his
I.
Denizlere dökülen kimyasallar gibi
kanıma karışmakta sensizliğin
Ölen arkadaşımın cenaze töreninde,
ceketime iliklediğim resmini
taşıyormuşçasına taşıyorum resmini
Ben, senin fosilinim
kurumuş dudaklarındaki çatlaklarda bulunan
Yüreğimi ağzında taşı
bir köpek yavrusunu nasıl taşıyorsa
Bir hüznün tasviri arandı evrende
Yitik cesetler gibi kıyaya dağılmış denizanaları
Ara sıra anımsadığım tuhaf bir hatıraydı yaz
Bir parça umut bulmak için göğe eğilmiştim
Kendi yansımamda dövüşen timsahlar gördüm
Genlerime işlemiş yolculuğumun son rıhtımı
Tahta bavullarda bedbaht hayatımın bütün tahlilleri
ve demirden tenimin üzerine bırakılan mıknatıs temaslar
Filikamın pırıl pırıl tek mürettebatıyım
Kimselere görünmeyen dördüncü silahşorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!