Ağıt dünyasına atıp da beni,
Çekip gidiyorsun gurbetin kızı.
Onca vefasıza satıp da beni,
Yıkıp gidiyorsun gurbetin kızı.
Kurduğum saatin bir anlık çağı,
Dalıp gitmelerim dağ oldu artık,
Anlarım yanarken ırmağın kızı.
Erguvan arzular çığ oldu artık,
Mevsim kış sunarken ırmağın kızı.
Baştan sona oku; Mektup özümden.
Sen bu elden gideli aklım vahiy çağında,
İn göklerden meleğim gel desem gelir misin?
Şu yaralı gönlümün güze çalmış bağında,
Güneş olup şu ömre gül desem güler misin?
Sessiz fırtına gibi hüznü tutup kaldıran,
Vur davulcu davula, çekiliyor halaylar
Kartallar havalanmış, kanat vurur kışlaya
Zırh iman, kefen bayrak, güruh güruh alaylar
Vatan boydan boya aşk, o şahin bakışlıya.
Her haki renk badidir, bakılmaz ecdadına
Gözü yaşlı uğurluyor kirvem eylül
Sisler kervanına beleyip,
Hırkasız aşkı karakışa.
Düşler anne sütü kadar beyaz,
Gökler benzimden daha kül.
Gün gelir koynuma yâd el girerse,
Gördüğünde öldür yâr beni beni.
Perçem belik saçın düşten ırarsa,
Ördüğünde güldür der beni beni.
Acının kekremsi tadına banıp,
Tende çalılarda yırtılmış fistan,
Oğuşturup gözlerini uykusuz,
Ayakda cızlavat ağarmadan tan,
Çıkınında yoğurt yolda kaygısız
Bir çocuk yürüyor ergin dünyamda.
Gün asılmış göklere aralığın sekizi,
Sessiz çalıyor saat ne sükûn bir alâmet.
Aman bilmiyor kader kabarmış aşk denizi,
Düş oldu gerçeğimiz koptu kızıl kıyamet.
Beni candan edip bir muammaya sürdün ya!
Kaç ressama tuval oldu şu gönül.
Bir fırça darbesi alır giderim.
Kâh aktı kurudu, soldu şu gönül.
Çöllerden serabı çalar giderim.
Görkemin kuşattı güldü şu yüzüm.
Ben yâre meftun iken, düştü saçlarıma kar
Bu kaçıncı ayrılık neden yarabbi neden!
Kayıp gidiyor işte ellerimden ilkbahar,
Vesikasız gönlüme, cemre bile düşmeden.
Tren kalkıyor gardan vakitsizce gidene,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!