Müsait Işıkların Kadınsal Işıltısında ...

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Müsait Işıkların Kadınsal Işıltısında Karanlıkta Kaldı Ayrılık

Müsait bir aşkın taşkınıyım damlalarınla. Islanmış hayallerle sürükleniyorum sensiz her yere, yare.
-Alışıyoruz her haline. Sen varken hallerine çekimli hiçbir ekim ya da niyetim yoktu. Bütün vakitlerim sendeydi.
Gitmenin faturası henüz ödeyemediğim zamansızlık dilimindeyim.Dilsiz savunularla diline dolanıyorum.

-Kendime gelişimin elektriği kesildi. İçim karanlık, içimdeki çocuk sensizliğin karanlığında açıkmış.Doyumsuzluk tokluğuna alıştım.
-Bölüşülecek acıların hepsi bölmelerimde seni payda kılmış.Sağlaması olmayan hatalarımın p’ayında tanımsız duygular taşıyorum.
Daha çok küçük içimde sevda çocuğu. Daha aşk sütünden kesilmemiş bile. Seni sordu, seni aradı. Yoksun diye yoklarını tümleyen dirençlerde sızılarım tükendim.
-Annesinden uzak kalmak zorunda kalan bir çocuğun aylar sonra annesini tanımamasına benziyor halim.Oysa annesinin kucağında, yüreğinde, nefesinde, annelik güneşliğindeydi.
-Birkaç ay annesinden uzak kalınca, çocuk aklıyla kime alıştıysa onu tanımanın duygular kayıplarındayım..

Anne:
-Oğlum ben geldim. Oyuncalar getirdim.Bu da bayramlığın.
Çocuk:
-Baba, bu benim annem mi şimdi. Anne, nedir ki?
İşte annesini unutan bir çocuk gibiyim. Çocuk alışkanlıkların bağımlısı.Neye alışırsa öyle kalır.Öylece kalışların iklimiyim.
Canhıraşların göçeberiyim. Kendimden geçmişim en kutsal günlerin azizliğinde azizem olarak seni arıyorum.
-Yoksun, yine yokluğuna bir çentik atıyor keder.Birkaç damla sunuyorum .Bedeller dolmuş, eden buluru çoktan bulmuş; ama sen hala aynı kin masalında cadılığını oynuyorsun Işıkzen

-Küçülttüğümüz sevginin paftasında isimsiz şehirler sundun.İsmini bilmediğim güzellerin ten kentinde bendimi aştım.Elektrik almadan yaşadım sensiz geceler.
-İsmi aşk; ama isimsiz aşkların adılıydık biz. Bakımsız ruhumu aydınlatmaya gelen haz perisinin öpücük ödevlerinde hep artımı aldım.
-Üvey bir ayrılığın yakınlarıyla yaşamak kolay mı sandın? Ayrılığımız bile üveydi. Üveyik masalları dinleyen tınısız anların inkişarıyım.

Eski bir tapınak yazısında yazgıma benzer aşklar okunmaz halde. Beni seni nasıl sevdiyse öyle tanımsız, öyle silinmez kaldı.
-Kurutulmuş dertlerin sonrasında kurumayan tek yanım sensin. Yara ile yar’e benzersin.

Şimdi ayrılıklarını yürek cebinden düşüren sevenlerin arasındayım. Düşlerinden düşmemiş bir sevgiliyi arıyor herkes.Oysa seni hiçbir yerde, yarde, serde, dertte,sonsuzlukta düşürmedim ki.
-Sol yanında kazı çalışması var.Yol ile sol arasında “ol “ fiilinin çekimindeyim.
*Ol vakiler taşıyor bağrım. Olakileri algılıyor çağrım. Bülbül olup bağırdığım gülistanında goncagiller ağlar.

-Müsait olmayan zamanlara teslim ettik gitmeleri.Gidemezsin diyecek kadar zamanı yoktu öylesi gidişlerin.
-Sen nasıl öyle gidersin ki Işıkzen.Işıklarını istedi içimdeki çocuk.
El güzelinin fenerini verdim. Sustu içimdeki çocuk; ama
pili bitene kadar.Şimdi iliklerime kadar aydınlattığın ışıltın varken böyle aydınlanışlar reva mı?

-Kadınsal ışıltın neden yok bağrımın en karanlık odalarında.
Neden bakışlarında mumyalanmıyor gözbebeklerim. Bir bebek istiyor hasretin annesi.Bir anne istiyor seni.

-Adresine teslim edilemeyen sevgilerin içindeyim.Çin olmuş dertlerimin kıtası.Bulamıyorum onca derdin arasında.Sen hangi derdin çocuğusun. Nüfusun neden bensizlikten daha çok kalabalık.Şimdi bu gittikçe metropolleşen yalnızlığımdan korkmalıyım .

Bir var gibisin.Bütün ben’ler bu varında. Bense yoğumu serdim yoluna. Varım yoğum kadar özdeş duygular taşır.

-İyileşmemiş mecraların aşk canını taşırım.Yolum soluma dolanır, kendimi tanımaz haldeyim.
- Yarayı iyileştiren iyilerden dahası iyilerinden uzak bir uçtayım.
Senden başka kime baksam uçurum. Uçarılarımı düşürdüm bir kere toplanmak zor bu sensiz yokuşlarda.

-Sızı kendi alfabesiyle beni toplar acılarından.Kolay olmayan bir arayışın dilimde düşmeyen düşlerindeyim.
Bir kendime kaldım .

Mızrabı kırık algıların hüzünbaz çalgısıyım.Kendim çalıp kendim oynuyorum. Delirmiş özlemleri böyle akile yastık ediyorum.

-Artık bu hasta ruhun yatağından çıkma vakti geldi.
Son senfoniyi son sözlerin çalıyor.Kırık bir s’azın duygu t’elinde
ellerini arıyor azizliğim.
-Hıçkıran N’eyim varsa çaldı durdu.
İnceldim makam makam eridim. Nefes sonralarında özlediğim ne varsa yansıdır durdu sen yokken, ben sende çok varken.

-Dudakların üç noktasını sunup beni nefsimin kitabıyla baş başa bırakalı bitiremedim bu dünya işlerini bilesin.
-Sonra nefesim nefsime yetmedi.Bu nefsin kurbanı olalı kurban bayramlarım sensiz geçiyor.

Gerilla bir haykırış karışır nedensiz dağlarımda. Zirvelerde gezinen aç kurtların faşist türküleri ürkütür. Solu yanı sosyal demokrat olmayan algı çobanların güdülerinde de değilim.
*Fikri maşalığım yok.Düşüncelerin çıkar közünde kebap olacak emellerim yok.Bir başkasının başkalaşımı da olamam.
-Ehil, doğru,evrensel, mutlak olana ruhum mizan.
diktatör bir cümle devrilsin dilimde, dur!

Kal!

Çaresizce büyüyen umudun tan küresinde küreselleşmeyi bitir
İki yanım solundan başlar iki yanına gelmek için.

Narkoz etkisi geçmiş bu yaranın etrafına pervane olup kadınsal ışıklarınla aydınlat beni Işıkzen

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 19.8.2012 13:45:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nürgül Ocak
    Nürgül Ocak

    Yüreğinize sağlık, edebi ustalığınız her hecede ses oluyor, ışık oluyor parağraflarınıza..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Hayrettin Taylan