Karamsarlık limanına
Demir atmış gemi
Dalgalar vurur
eskitir güverteyi
Bilmez mi liman
Sadece mola yeri
Gece güneşe hesap soramaz !
Ay'da aldığı payı inkar edemez
Dünya döner durur içindeki gibi
Ama mukaddes nizamı bozamaz
Aşkın düştüğü yürek
Yalın ayak çöl podyumunda
Topuklu ayakkabı takırtısı yok
Havada kurşun sesinden başka
Tende Çiçekli baharatın yokluğunda
Kapladı yeryüzünü barut kokusu
Nasibini alıp gidiyor kedi
Oysa balıkçı olta ile çok bekledi
Yağmur yağmur yağar kısmet
Yine de düşmez insanın nasibine
Gözün altı da üstü de kirpik
Ne var ne yok oralarda
Canlı dolu mu sokaklar
Sessiz sakin mi hayatlar
Renkli sıcak mı bakışlar
Merak etme; aynı değil
Ne güzel bomboş otobüs
Yarım saatlik yolculuk
Tam kestirmelik üstelik.
Cama yaslanan baş
... mışıl, mışıl.
Hüzün; Baştan aşağı hüzün.
Yerin yedi kat altı, göğün yedi kat üstü...
Şehirler arası hızlı tren vagonu gibi hayatım
Bir duraktan bir durağa
Koca bir ömür var her durak arasında
Bir çok insan inip biner vagona
Her gelen tüketir ruhu, eskitir bedeni
Papa II.Julius vaadinde
Michalengelo'nun tavalinde yükseliyor sessizlik.
Yürüyoruz farklı yöne doğru
Ellerimiz cebimizde
Ayaklarımız gururun izinde
Elbet bitecek bu karmaşa
Tükenecek hasret bizimle
Ne kadar çok dilek tutulmuş olsa da gece vakti
O kadar çok düş sönmüştür şafak vakti
''Ayaklarının üstünde durması için illa iki ayağımı olmalı insanın''
Veda anında nokta ;Birinin sözü biterken, diğerinin sözünün başladığı yerdir.