Konuşmaya ne hacet, susarak anlaşalım
Maveranın sonsuzluk, koyunda buluşalım
Sen bana hep gülümse, seyredeyim seni yar
Sabahın ilk güneşi, gözbebeğinden doğar
Küheylan!
Gırtlağında urgan, tepende gözler…
Nallarının sesi titretiyor kalabalıkları.
Kalabalıklar içinde, yalnızlığı yudumluyorsun.
Ötelerden kulağına hüzzam makamı fısıldayan kuşların,
Göç kervanına ilişiyor gözün.
Şu yağmur temizlemez mi?
Bana bakan gözlerini içimden.
Seni alıp götürmez mi? Hayallerimden…
Ya çık gel hayallerimden,
Ya da kurtar beni senden!
Çok düşünceli birisi miyim?
O kadar düşünecek şey varken
Bunu mu düşünüyorsunuz?
Ne için bu manasız çabanız?
Ben miyim gayretiniz, davanız?
Sahi o kadar kıt mı aklınız?
Gel sevgilim tut elimden
Çıkalım kimsenin ayak basmadığı dağlara
Haykıralım, dökelim içimizdeki çakıl taşlarını
Gökten inen bir melek gibi
Okşasın dağın yamaçlarını bembeyaz kar
Ardından bir çığ düşsün üzüntülerimizin üstüne
Tükendiğimi anladım bu akşam
Yavaş yavaş kokluyorum ölümü.
İsteksizleşiyor bende nefesler,
Yaşıyorum son diyerek her günü.
Bir değil bin adet, vurun kelepçe
İçimden geçeni, yazın dilekçe
Artık koşmak için, yok bir gerekçe
Ben bir insanım, hakkıdır insanın gülümsemek
Usulca, yavaş yavaş, adım adım ilerlemek
Unutma; unutulacaksın
Adın karalanacak,
Yaptıklarınla hatırlanacaksın
Unutma; Unutacak sevdiklerin
Unutacak unutamadığın insanlar
Anlamadım nedense yorgunum bu sıralar
Nedense bırakmazlar beni yalnız başıma
Zehir katmaları yetmiyormuş gibi aşıma
Her kaçtığım yerde bir tilki kapı aralar
Uykusuzum ama bu hiç zoruma gitmiyor
Başımı secdeye koyduğum gece;
Çözemem halimi sanki bilmece.
Adını anarken binlerce hece,
Seni sözlerime katamaz oldum.
Bin türlü günahtan yatamaz oldum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!