Geçmişim hatırat ile areste
Sensiz ramazan-ı sükut gürültü
Ahval-i istikbal yolcu meçhule
Seni rü’yet tüm arzuların üstü
Didegan har-ı firkatle yanıyor
Dilefrûzum! işte ayrılık vakti!
Toplamış çantasını sevdalılar,
Kaçarlar aşklarından düşman gibi
Kalır onlardan geriye anılar.
Zihnimi esir almış, onca tanıdık yüzü
Anlattığım duvarlar, bu kez bana yaslandı.
Haykırışımı duyup, eşlik eden gökyüzü;
Omzuma yaşlar döktü, saçlarımı okşadı.
Edilen onca lafı, verilen onca sözü,
Tutmaktan ar edenler, dönüp beni dışladı.
Bıraktım günahkar beni geride
Veda vaktidir, hoşçakal geçmişim
Yol patikalı, gözüm hep ilerde
Garip başım, ne yollardan geçmişim
Nefsim koca başlı, altı ayaklı
Mahkûm olmuş gönlüme adın.
Bir şartla bırakırım seni;
Gülümse günüm olsun aydın!
Gökyüzünün tek muradıydın.
Semadan kıskanırım seni.
Gözlerim, küsmeyin, ben miyim sizce
Uykusuz bırakan, sizi günlerce?
Hatırlayın, nice rüyaya daldık
Herkes uyudu, geride biz kaldık
Yoruldum, hep düşünmekten yoruldum
Ruh bitap, gönül muhterik, bilcümle susuz tüm zerrem
Ben ki asiya’ya değil, abın sahibine geldim
Senden ırak olduğum an, hep küskündür bana gölgem
Gölgevari bedenimi, tenvir buyurmaya geldim
Ömrüm tahkikat içinde, geçti maziden bu yana
Yaşlanan benmişim, yaşlanan değil yıllar,
Yıllar hep genç kalır, şahit; kırışıklıklar.
Kaç anı sakladım, neler yaktım içimde,
Gençliğim hapsolmuş, kerpeten dişlerimde.
Acımasız bir kış, iz bırakmış saçımda,
Yağmur yüklü biriyim, şu nehrin kıyısında
Gözlerim uyku satar, yüreğim tedirginlik
Oturmuşum bir kentin, yalnızlık sokağında
Gökyüzü siyah fakat, bulut giymiş gelinlik
Birbirine zıt lakin, bir senfoni içinde
Gökkuşağına sensiz sarıldığımdan beri
İçimde kararan renkleri atamadım hiç
Yüzün bir kar tanesi gibi sarınca beni
Güneşin altında uzanıp yatamadım hiç
Devriliyor oysa kaygılarım gülüşünle
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!