Son kıtada "Şehid" mahlası kullanmaya, yoktur istidadım.
Aşk akmadan bedenden anlamı yoktur, olsa da Şehid adım.
İnşallah izin verirse canımın sahibi, Maşuk-u İlah'ım,
Sonsuz övünç meydanında, tüm şiirlerimi imzalayacağım..
Bu güzelliği saklamak yazık değil mi?
Zülküf’e âşık olana, zülüfleri açmamak,
Gaflete düşen gözlerden, şavkını esirgemek,
Yok oluş arzulayan mumları, aşkınla yakmamak..?
Aç örtüyü yüzünden, alaca âlem nurlansın,
Maşuk ancak kalp ile görülmeyi murad etmişse,
Maşuk'u görmeyen, iki efsunlu gözü neyleyim.
Dilbeste olan gönül, gözlere nazar etmişse,
Göze girmeye çalışan bunca beşeri neyleyim..
"Bu nasıl birden değişti! Galiba delirdi" diyorlar;
Sahibi ben değilken kalbimin,
Nasıl başkasına kaptırayım?
Maliki çağırırken yanına,
Nasıl olur başkasına bakayım? !
Nefsinin tersine gidersen,
Kainatı kapsayacak ruhlara sahipken,
Ufacık bedenlerimize sıkıştırmışız hayatı.
Ruhlarımızı güzelleştirip, arşı hizmetkarımız kılmak yerine;
Yüzlerimizi boyayarak, insanlara köle olmuşuz..
Bedenin değeri, secde etmeye yaramasındaydı oysaki..
Mutlak güzelliğe, kötü ve çirkin atfedilmez
Karanlığın doğası asla Güneşle vasfedilmez
Varlığın özünde yoktur kötülük dürtüsü
Vicdan harap olunca yırtılır hayâ örtüsü
Sınırlı ömrümün iki fena düşmanı;
Biri zaman, diğeri ben.
Düşmanın zorbalığına iki adil şahit;
Biri ben diğeri sen..
Sensin sen!
Zeynep bugün şöyle bağırdı, ey gencecik annem!
Ali’nin başı şimdi yarıldı, kimsesiz babam!
Anneme gusül gece verildi
Kardeşlerimle ben su getirdik
Ağlamamak bu gece çok zordu
Ya Zehra!
Son nefesim benim
Zorlu meydanlarda çırpınışım
Tenha gecelerde haykırışım
Süsleyen visalinin hayali yaralı kalbimi
Yalnız sen bilirsin devası yorgun derdimi
Sonsuz yolculukta kat edilen yol,
Nasıl kâfi gelir insana?
Her varış noktası, zerresi ise menzilin;
Hatta menzilin ucu ebede uzanıyorsa,
Ufuk çizgisi bile yetersizse yüceliği kavramaya,
Aşk kelimesi bile eziliyorsa bu yükün altında;



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!