Satırlar dökülüyor sinir uçlarımdan sayfalara
Satırları döken ben natüral biriyim.
Kellem gönderiliyor cennetlerden araçlara
Kellem seyyarken bile diriyim.
Bir asrın dörtte birine tekamül etti tanıklığım
Gözlerini görmeyeli iki mevsim geçti
Yeni güneşler doğdu yeni yapraklar soldu
Yüreğim gözlerinin sancısını tebellüğ etti
Yüreğim sancı oklarını can evinde yoldu
Yüreğim bilmiyor görmeyeli kırlangıçlara vurgun musun
Issızlık, ıssızlık ve yine ıssızlık,
Bir çayın başında, bir dağın seyrinde
Mahrumiyete gömülü diyarın yerinde
Kuşlar pandomimle anlaşırken
Beni,
Yayılan kötü huylular gibi
Yazılar uçmayacaksa iş bilenlerin eline
Kalemler derhal kırılmalıdır.
Yazılar dökülmeyecekse hatiplerin diline
Dillere pranga vurulmalıdır.
Kalemler kırılsın mürekkep muteber sayılmıyorsa
Karıncalar bana izlemi öğretmişti
Dedemden kalma tarlada sürerdim izimi.
Karanlıklar alametlere gölge etmişti
Saklananlar beni nisbi mi bulur insi mi ?
1.
İmanları her gevrediğinde büyüklerim
Beni dizlerinin yanına oturtup
Kıssalardan hisseler,
Nasihatlerden seçmeler anlatırlardı.
Bir yığın kelam duyardım onlardan
Bir ezan yükseliyor saba makamında
Lacivert bir sabaha cümbür cemaat uyanıyoruz.
Lacivert sabahlar ki köprüler onlarda kurulur
Kurulu köprülerde güvercin selamlıyoruz.
Bazen bir güvercini selamlamakla doğar ışık
Ne menem çağdayız bre arkadaş
Sokaklar ses dolu ama vücut yok
Kellem koltuğumda ve yerinden memnun
Ama kellemi taşıyacak gövde yok
Ben seçmedim bu menem çağın şahidi olmayı
Nizamın kaç sürümü gerektirmez menafi ?
Ceridenin yankısını kaç ceriha eder telafi ?
Tabiata değinsin bir kelam da
Turap alıngandır her acı onu bitap etmeye kâfi.
Fâni kamlar uğruna harap olur canlar
Saçlarına pamuklar serilmemişti henüz.
Kirpiklerin kinle dikilmezdi karşılara
Demir bilyelerin suizanıyla kesilmemişti önümüz
Gövdelerimizin gölgeleri yeşerip düşebilirdi akarsulara.
Bir zamanlar tükenmemiştin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!